DOLAR 32,3041
EURO 35,1269
ALTIN 2.275,66
BIST 8.806,72
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 22°C
Az Bulutlu
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Per 21°C
Cum 23°C
Cts 21°C
Paz 22°C

İzleniyoruz

İzleniyoruz

Hatırlarsanız “Biri Bizi Gözetliyor” diye bir televizyon programı vardı. Aynı evde yaşayan bir grup yarışmacının 24 saatlik yaşantısı canlı olarak yayınlanıyordu. Tuvalet dışında hemen her hareketleri, anlık kaydediliyordu. Birbirlerine karşı olan ilgileri, nefretleri bile ekranlara yansıyordu. Evin her köşesine kurulmuş kameralarla yarışmacılar gece gündüz takip ediliyordu. Yarışmacıların kameraları yok sayarak yaptıkları fütursuz davranışlar ilgiyle izleniyordu. Bu sayede daha fazla öne çıkıyor ve daha fazla puan topluyorlardı. İnsanlar gece yarılarına kadar programı takip ediyorlardı. Herhangi bir sebeple izleyemeyenler, ertesi gün internet üzerinden izleme şansı buluyordu.

Belki de toplum bu tür programlarla, takip edilmeye alıştırılıyordu. Artık bu gibi programlara gerek yok. İnsanlar takip edilmek için sosyal medyayı kullanıyorlar. Elbette eğitim ve bilinçlendirme amaçlı hesapları, bu konuya dahil etmemek gerekir. Ancak ilgi odağı olmak ve daha fazla beğeni toplamak için olmadık çılgınlıklar yapanlar var. Takipçi toplamak için soyunup dökünenleri ise ahlak fukarası olarak değerlendirmek lazım. Yine aynı amaçla kameralar önünde canlı yayın, cinsellik yaşayanlara ise söylenecek söz bulamıyorum. İnsanlar gönüllü olarak takip edilmek ister hale getirildi. Kimsenin gizlisi saklısı kalmadı. Yalnız kendilerini ilgilendiren neredeyim, hangi mekandayım, ne giydim, ne yiyip ne içiyorum gibi paylaşımlar artık sıradan hale geldi.

Aslında hepimiz her an takip ediliyor ve kontrol altında tutuluyoruz. Cep telefonu sinyalleri anlık olarak nerede bulunduğumuzu tespit edebiliyor. Mobese ve iş yerlerinde bulunan kameralar attığımız her adımı kaydediyor. Kredi kartı alışverişlerimiz sayesinde kapsamlı bir şekilde takip ediliyoruz. Tüketim alışkanlıklarımız hatta harcamalarımızdan, ekonomik durumumuz bile tespit ediliyor. Özel aracımızla, otobüs veya uçakla yaptığımız her seyahat zaten kayıtlara geçiyor. İnternet ortamında hepimizin bir IP numarası var. Girdiğimiz her internet sayfası bu sayede kayıt altına alınıyor. Bu yolla insanların siyasi, ekonomik hatta cinsel yönden ilgi duydukları tüm konular belirlenebiliyor. Gerektiğinde bilgisayar ve cep telefonlarının kameralarından internet açıkken, görüntülü takip yapılabildiği düşünülüyor. Bunlar bilinen takip ve kontrol yöntemleri. Bilmediğimiz veya farkında olmadığımız takip yöntemleri de mutlaka vardır.

Ancak küresel çete veya güçler bu kadarla yetinmek istemiyor. Komplo teorisyenleri önümüzdeki yıllarda daha da ileri gidilerek, insanların bir çip marifetiyle tamamen kontrol altına alınacağını söylüyorlar. Bu takip çipleri telefonlarımızda, kimlik ve banka kartlarımızda zaten var. Fakat tüm bunlara rağmen teorisyenler, ısrarla biyolojik mikro çiplerden söz ediyorlar. Mikro çiplerin takip değil zihin kontrolü yapacağını düşünüyorlar. Aşı gibi herhangi bir sıvıyla insan vücuduna verilebileceğini söylüyorlar. Salgın sürecinde aşı karşıtlarını endişelendiren konulardan birisi de bu mikro çiplerdi.

Şimdi gündemde yeni bir konu var, karbon ayak izi projesi. Yıllarca sorumsuz bir şekilde atmosferi karbondioksit gazı ile dolduranlar ve ürettikleri sanayi ürünlerinin atıklarına sahip çıkmayarak, çevre kirliliğine sebep olanlar, şimdi kalkmış suçlu arıyorlar. İnsanların yakıt, elektrik, su, kişisel tüketimine kadar herşeyini kontrol altına almak istiyorlar. Oysa İnsanların içme ve temizlik için kullanmış oldukları su, sarf edilen suyun ancak yüzde onu. Yine insanların kullandığı enerji, sanayi kullanımının çok gerisinde. Sarf edilen suyun çok büyük bir kısmı da sanayide kullanılıyor. En büyük çevre felaketleri sorumluluk kabul etmeyen sermayedarların suçudur. Bu konu bugünlerde ülkemizde de gündemde bulunuyor. İlgililerin bu projeyi kabul etmesi suçluları aklayıp, suçsuz insanlara yükümlülükler getirecektir. Konu hakkında yetkililerin ve vatandaşların daha fazla duyarlı olmasında fayda var.

Sağlık ve huzurla kalın.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.