Sosyal Medya Zanlıları
Anayasamızın 26. Maddesi “Herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.” diyor. Ya haber yalansa veya toplumu korku ve endişeye sürüklemek için yapılmışsa hatta devletin ve milletin güvenliğini hedef alıyorsa dahası bir terör örgütünün söylemlerini içeriyorsa yine de hürriyetten bahsedilebilir mi?
Bu yalan ve maksatlı haberleri basından takip etmek belki kolay. Ancak bir de işin sosyal medya boyutu var. Yüzlerce milyona varan sosyal medya hesabı üzerinden doğru veya yanlış sayısız paylaşım yapılıyor. Bu hesapların bir kısmı da fake, yani sahte. Adam hesabın sahte olmasına güvenerek, birileri aleyhine yazıyor, kin ve nefret kusuyor. Bir şahsın veya bir liderin fotoğrafı üzerinde eklemeler veya değişiklikler yaparak gerçekmiş gibi paylaşıyor. Herhangi bir konuyu çarpıtarak topluma korku ve endişe salmaya çalışıyor. Borsayı maniple etmeye çalışanından tutun da halkı isyana teşvik etmeye çalışan sayısız hesap bulunuyor. Fakat hesabın sahte olması faili gizlemeye yetmiyor, kullandığı IP adresinden hesap sahibi tespit ediliyor. Bir de bu paylaşımların doğruluğunu sorgulamadan, kendi hesabında paylaşıp sorumluluk alanlar var.
Yine bu yolla insanların özelini genele yaymak için çabalayan, insanların namus ve haysiyetlerini hedef alan ahlaksızlar var. Hiç kimse kendisinin alay konusu edilmesini kabul etmez. Hele de özelinin genele yayılmasına kesinlikle razı olmaz. Aslında bunların her birisi adli bir vaka, ancak cezalandırmak için yeterli yasa yok. Bu açığı kapatmak için geçtiğimiz hafta içerisinde sosyal medya yasasına “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” başlığı altında yeni eklemeler yapıldı. Yasa bu tür kasıtlı ve asılsız haberleri yayanlar hakkında cezai işlem talep ediyor.
Aslında sosyal medyaya çeki düzen vermek için daha fazlası gerekiyor. Cezaların daha fazla caydırıcı olması gerekiyor. Sosyal medya yasasına yapılan ekleme ile bu tür suçlara, bir ila üç yıl arasında hapis cezası verilmesi gerekiyor. Bu haliyle verilmesi düşünülen cezalar, caydırıcılıktan uzak ve yetersiz kalacaktır. Çünkü infaz yasasına göre üç yıl ve daha aşağı sürelerde ceza alan şahıslar, zaten adli kontrol şartıyla serbest bırakılıyor. Bu yasayla failleri cezalandırmak yerine belki fişlemiş olacaklar.
İstibdat Yasası mı?
İşin başka bir boyutu sosyal medya yasasına yapılan eklemeyi “istibdat yasası” olarak eleştirenler var. Ayrıca anayasaya aykırı olduğunu iddia edenler var. Yasanın iptali için Anayasa Mahkemesine bireysel veya siyasi boyutlarda başvurular olmasına kesin gözüyle bakılıyor. Aslında sosyal medya üzerinden yapılan asılsız ve kasıtlı paylaşımlardan herkesin rahatsız olması gerekiyor. İnsanları korkutan gereksiz endişelere sevk edenler cezasız mı kalsın isteniyor. Ya da ülkenin güvenliğini tehlikeye atacak yönde paylaşım yapan şahısların, susturulması ve cezalandırılmasına kim karşı çıkabilir. Yine kamu barışını bozmaya yönelik paylaşımların engellenmesi ve faillerinin cezalandırılması gerekmiyor mu? Bu tür paylaşımları yapan insanların hiç birisi kamu vicdanında masum değil. Yasalar önünde de bu insanlar masum olmamalı. Eğer ifade özgürlüğü diyorsanız onun da bir sınırı var. Hiç kimsenin kamuyu, kamu kuruluşlarını ve şahısları hedef alan haber veya paylaşımlar yapmak gibi bir özgürlüğü yoktur.