Sahipsiz Çocuklar
Son zamanlarda okul bahçelerinde ve parklarda birbirleriyle tekme yumruk kavga eden kız öğrencilerin, videolarını sosyal medyada sıklıkla görüyoruz. Ama ne kavga, öyle saç baş yolma falan değil. Ağız burun kırma, yerde acımasızca tekmeleme. Hatta bir grubun tek bir kişiyi linç etme girişimi. Buna “akran zorbalığı” diyorlar.
Bu zorbalık yalnız kız öğrencilerin yaptıklarıyla sınırlı değil. Erkek öğrenciler de bu zorbalığın her türlüsünü fazlasıyla uyguluyorlar. Her zaman güçlü olan zayıf olanı eziyor. Bu güç yerine göre fiziksel güç veya sosyo-ekonomik güç olabiliyor. Fiziksel şiddetin yanı sıra, hor görme ve aşağılama bu zorbalığın başka bir boyutu. Bu arada karşı koyma gücü olmayan akranın eşyalarına el koyma, eşyalarını izinsiz alma gibi bir nevi gasp ve hırsızlık suçları işleniyor. Belki sıra dışı olduğundan kız öğrencilerin akran zorbalığı konusundaki videoları, daha çok paylaşılıyor. Ancak kızların bu tür davranışları hiç bu kadar çirkin olmamıştı. İnsan ister istemez bu çocuklar, sahipsiz mi diye düşünmeden edemiyor.
Aslında akran zorbalığı yeni bir olgu değil, ancak hiç bir zaman bu kadar acımasız hale gelmemişti. 12 yaşındaki bir kız çocuğu, kendisiyle alay ettiği gerekçesiyle sınıf arkadaşını bıçaklayarak öldürdü. Geçtiğimiz hafta sosyal medya bu olayın yorumlarıyla doldu taştı. Gelinen noktanın vahameti sorgulanıyor, eğitim sistemi ve öğretmenler suçlanıyordu. Evde iki tane çocuğuna söz geçiremeyen insanlar, okulda otuz kırk kişilik sınıfları idare eden öğretmenler hakkında haksız yorumlar yapıyordu. Çocuklarının davranış bozukluğundan kendilerini değil, öğretmenleri sorumlu tutuyorlardı. Oysa öğretmen öğrencisine okuma yazma öğretir, matematik fen öğretir. Okullar öğretimin ön planda olduğu kurumlardır. Çocuğun ahlaki gelişiminden aile sorumludur. Ailesinden yeteri kadar ilgi ve sevgi görmeyen çocuklar gittikleri her yerde, sorun çıkarmaya meyilli oluyorlar.
Veliler çocuklarının okulda disiplinsiz bir davranışı sebebiyle, öğretmeni tarafından uyarılmasını bile kabul etmiyorlar. Uyarılan öğrencinin velisi soluğu, okul idaresinde hatta Milli Eğitim Müdürlüğünde alıyor. Böylece aile suçlu durumdaki çocuğunu temize çıkarmaya çalışıyor. Çocuk da haklı olduğuna inanarak, suç işlemeye devam ediyor. Bu aileler sonraki yıllarda çocuğunu karakoldan kurtarmaya çalışıyor. Hatta onları hapishanelerde ziyaret etmek zorunda kalıyor. Herkes çocuğunun ahlaki gelişimi konusunda kendisini sorumlu tutmalıdır. Çünkü çocuk çoğu zaman ailesinin ahlakını kendisine model olarak alıyor. İbn-i Haldun’un ibretlik bir sözü var “Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın. Zira zaten size benzeyeceklerdir. Kendinizi terbiye edin yeter.”
Akran zorbalığının bir çözümü de muhakkak ki spordur. Hayatını disiplin altına alması ve enerjisini faydalı yönde harcaması için spor en iyi yoldur. Ancak çocuğunu dövüş öğrensin diye spora gönderen aileler var. Kendini savunabilmesi için düşünülebilir, diğer türlü çocuk daha fazla saldırgan olacaktır. Buradaki maksadı ve mantığı, aile çocuğa kesin bir dille anlatmalıdır. İnsanlar çocuklarıyla devlet ilgilensin, onları terbiye etsin istiyorlar. Fakat okulların disiplin yaptırımlarına karşı çıkıyorlar. Ralph Epperson’un Yeni Dünya Düzeni adlı kitabı var. Epperson o kitapta “Gelecekte çocukları devlet büyütecek.” diyor. Belki de ailelerin bilinçsizliği ve sorumsuzluğu işi bu noktaya getirecektir.
Sağlık ve huzurla kalın.
Kalemine sağlık