İyi ki Ölüm Var
Musa Peygamber, bir arkadaşıyla iki denizin birleştiği yere gitmişti. Arkadaşı Hızır Aleyhisselam, elindeki kızarmış balığı yere bırakarak oradaki bir kaynaktan abdest alıyordu. Kaynaktan sıçrayan bir damla su balığa isabet edince, balık canlanarak denize atladı. Bu ifadeler Yüce Kitabımızda bulunan, Kefh Suresi‘nde geçiyor. Halk arasında karada insanlara yardım eden Hızır Aleyhisselam olarak bilinir. Denizde ise insanlara yardım eden İlyas Aleyhisselam’dır. ( Hızır Aleyhisselam ile aynı kişi olduğu konusunda rivayetler de mevcuttur). Her ikisinin de ölümsüzlük suyu olarak bilinen, Ab-ı Hayat’tan (Bengi Su) içtiklerine inanılır. O gün bugündür sayısız insan, bu suyu aradı durdu. (Kaf dağında olduğuna dair söylenceler de vardır.) Nice hekimler çare aradı ölüme, fakat tek çaresiz dert budur diyerek defteri kapattılar.
Bir insanın ömrünün herhangi bir gıda veya ilaçla uzatılabileceği düşüncesi, hiç mantıklı değil. Çünkü bir insan ne kadar güçlü, sağlıklı ve genç olsa da herhangi bir kaza veya kriz sonucu hayatını kaybedebiliyor. Ömür her insan için farklı bir süreç. Kimisi kısa, kimisi uzun bir hayat sürecinden geçiyor. Fakat o kaçınılmaz son yalnız insanların değil tüm canlıların ortak kaderi. Dünyadaki herkese adil davranan tek olgu, ölümdür.
Günümüzde dünya genelinde yaşayan insan sayısının, 8 milyar civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu rakam dünya tarihi boyunca ulaşılan en yoğun nüfus sayısı. Dünya tarihi boyunca 60 ile 110 Milyar arasında insanın yaşayıp, öldüğü düşünülüyor. İnsanoğlunun 200 bin yıldır dünyada yaşadığı var sayılıyor. İstisnasız tüm insanların hatta tüm canlıların zamanı gelince öldüğü gerçeğini, kabul etmeyen tek bir kişiyi göremezsiniz. İnsanoğlu başına gelmesinden en fazla korktuğu olay ölümdür. Kaçınılmaz bir son olduğu bilindiği halde, ölüme razı olan kaç kişi vardır. Her ölüm bir ders olması gerekirken, kimse kendine yakın etmez. Hatta derler ki insan yaşlandıkça dünyaya daha fazla bağlanırmış. Aslında ölüm hiçbirimize yabancı değil. Her gün uyuyarak ölüyoruz. Uyuyamadığınız bir gecenin yorgunluğu ve stresi, ölümün gerekliliğini anlatmak için bir delil olsa gerek. Bir düşünür, “Eğer, fakirlik, hastalık ve ölüm olmasaydı, insanoğlunun kibirden başı eğilmez olurdu.” demiş.
Ölümsüzlük mümkün olsaydı, muhakkak maliyeti çok fazla olurdu. Birçok insan ömrünü ve servetini bu yolda harcardı. Belki yalnız zenginler ulaşabilirdi ölümsüzlüğe. Bırakın ölümsüzlüğü, hekim ya da ilaç marifetiyle ömrü uzayan tek bir kişi bile gösteremezsiniz. Her insanın nefes sayısı veya ölüm saati çok önceden bellidir. İlaç veya hekim tedavi için vardır. Hiçbir hekimin veya ilacın ömrü uzatmaya gücü yetmez. Zaten hastalık ve yaşlılık olduğu sürece, ölümsüzlük zulümden başka bir şey değildir. Nice hastalar vardır ki kurtuluş için ölümü beklerler. Ya da nice hastalıklar vardır ki tek ilacı ölümdür.