Bit Pazarı
Çok değil otuz yıl önce ülkemizdeki futbol sahaları, köylerdeki harman yerlerine benziyordu. Bir çok stadın zemini topraktı. En kral stadyumlar bile yarım yamalak çimlendirilmişti. En fazla ayak basılan yerler kel ve çukurdu. Yağmur yağmaya görsün bir kaç dakika içerisinde, saha çamur deryasına dönüyordu. Topun su üzerinde yüzdüğüne, çamurdan futbolcuların forma renklerinin kaybolduğuna, eskiler defalarca şahit olmuşlardır. Kar yağışı başka bir dertti. Saha ne kadar temizlense de eriyen yerler çamur, gölgede kalan yerler buz oluyordu. Bu şartlar altında bile maçlar ertelenmiyordu, çünkü mevcut imkanlar böyleydi.
Tribünler merdiven basamağı gibi betondan yapılmıştı
Tribünlerin büyük bir kısmında, seyircinin oturacağı koltuk yoktu. Tribünler merdiven basamağı gibi betondan yapılmıştı. Seyirciler altına gazete koyarak oturuyordu, evinden minder getirenler de oluyordu. Yağmur varsa oturmak mümkün değildi zaten. Seyircilerin kullandığı stad içerisindeki lavabo ve tuvaletlerin durumu ise anlatılacak gibi değildi. Stada giren seyircinin bir kısmı, bilet almıyordu. Statların fiziki yapısı, biletsiz seyirciyi engellemek için yetersizdi.
O yıllarda kulüplerin antrenman, beslenme ve dinlenme için kullandıkları ayrıca bir tesisleri bulunmuyordu. Kısıtlı imkanlar yüzünden istenen seviyede sporcu yetişmiyordu. Hal böyle olunca, uluslararası müsabakalarda sırtımız yerden kalkmıyordu. Kendi saha ve seyirci avantajına rağmen 1984 yılında, İngiliz milli takımından tam sekiz gol yemiştik. Bu maçta bir kaç geri pas dışında, İngiliz kalecinin eline top değmemişti. İngiltere kalesi önünde tek bir pozisyon üretememiştik.
Bugünlere gelindiğinde, ülkemizde dünya standartlarında ve her türlü konforu bulunan stadyumlar ve spor salonları bulunuyor. Uluslararası spor federasyonlarından tam puan alan, spor kompleksleri sporcularımızın hizmetine verilmiş durumda. Türk sporu, mutlaka bu tesislerin faydasını görecektir. Zaman içerisinde sporcularımızın başarı grafiğinin artışına, tüm spor severler şahit olacaktır.
Ödediğiniz vergiler size yol, su ve elektrik olarak geri dönecektir
Son zamanlarda sosyal medya üzerinden geçmiş yıllara özlem içeren paylaşımlar yapılıyor. Geçmişte her şey yolundaymış, her şey varmış gibi bir algı yapılıyor. Oysa o yıllarda, Maliye Bakanlığının televizyonlarda yayınlanan bir videosu vardı. ” Ödediğiniz vergiler size yol, su ve elektrik olarak geri dönecektir.” diye bas bas bağırıyordu. Yol, su ve elektrik bile yoktu ülkemizin bir çok yerinde. İnsanın çocukluğuna, gençliğine, okul yıllarına hatta ilaçsız yetiştirilen meyve ve sebzeye, temiz çevreye özlem duyması gayet normaldir. Ama elektriğin çat pat kesildiği, vidanjörlerin su dağıttığı, yolların köstebek yuvası gibi olduğu yıllara özlem duymak neyin nesi anlamış değilim. Hele de kırk yıl önceki mini etekli bir kadın fotoğraflarını paylaşarak, bunu o yıllardaki zarafet ve özgürlüğün simgesi olarak göstermek de düşündürücü. Halbuki kırk yıl önce mini etek giyen kadın sayısı, binde bir bile değildi. Bugün kadınların en az yüzde onu mini etek giyiyor, hem de süper mini cinsinden. Kriter mini etek ve dekolteyse, demek ki artık daha fazla özgürüz.
Eskilerin bir sözü var ya “Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı.” diye. Ayrıca eskiyi ne kadar özlesek de geri getirme şansımız yok. Her alanda ilerlemeye ihtiyacımız var ve ilerlemeye mecburuz. Gericiliğin lüzumu yok.