Olimpik başarılarda mücadele sporları gerçeği
Türk sporunu yönetenlerden beklenti artık istikrarlı ve geleceğe yönelik spor mevzuatlarının düzenlenip hayata geçmesi ve ehil yöneticilerin iş başında olmasıdır. Özellikle Mücadele sporlarına gerekli destek ve ilgi gösterilip bu branşların Türk sporunu zirveye taşıyacağı gerçeği üzerine gelecek adına planlamaların yapılmasıdır.
1924 yılında ilk katıldığımız Paris olimpiyatlarından 2016 Rio olimpiyat oyunlarına kadar geçen 92 yıl içerisinde ülkemize madalya kazandıran branşların önemli çoğunluğu bireysel olarak yapılan mücadele spor branşlarından geldiği Türk sporu için önemli bir detaydır.
Güreş ilk madalyayı ülkemize 1936 olimpiyatlarında kazandırırken Boks ilk kez 1984 de ,Judo 1992 de ve Taekwon-do 2000 yılında olimpik madalyalarımızı ülkemize getirmiştir.
Her dört yılda bir gerçekleşen dünyanın en elit sporcularının yarıştığı ve maalesef ülke olarak tarihimizde sadece 6 branşta madalya kazanabildiğimiz bu büyük organizasyonda Türkiye olimpik tarihinde Toplamda 90 madalya kazanırken bunların 77 tanesinin mücadele sporlarından gelmesi oldukça dikkat çekicidir.
İşte bu madalyaların branşlara göre sıralaması
Güreş 63 madalya
Taekwon do 7 madalya
Boks 5 madalya
Judo 2 madalya
Görüldüğü üzere neredeyse toplam kazandığımız madalyaların yüzde 86 sı Mücadele spor branşlarından gelmiştir. Bu istatistik bilgilerden sonra sıra şu soruyu sormaya ve cevabını bulmaya gelmektedir.
Olimpik oyunlarda ülkemizi adeta sırtlayan mücadele sporlarına 1924 den bu yana gerekli önem ve değer verilmiş midir?
1936 yılında ilk madalyasını alan güreş,1984 de boks,1992 de judo ve 2000 yılında Teakwon do ile ülkemiz başarılar kazanmışken ve 2021 olimpik oyunlarında Karate do branşıda bir Mücadele sporu olarak temsil hakkı kazanmışken bu 5 branşa gelecek olimpiyatlarda çıtayı çok daha yukarı çıkarmaları için ne gibi planlamalar yapılmış ve hayata geçirilmiştir?
Muhakkak ki belirli projeler ve planlamalar yapılmış ve bunlar devam etmektedir. Ancak ben bu planlamaların ve uygulamaların detaylarını burada inceleme niyetinde değilim. Çünkü geçmişten günümüze yapılan böylesi planlamalarda öylesine fazla değişiklik ve farklı uygulamalar yapılmıştır ki bunları özetlemeye dahi çalışsak sanırım bu konuya onlarca sayfa ayırmamız gerekir.
Ülkemizin Katıldığı her olimpiyatları ortalama 7 veya 8 madalya ile bitirmesi ile ortaya istikrarsız bir başarı grafiği çıkmaktadır. Buda yapılan planlamaların çok da doğru olmadığı ve belki de hayata geçirilemediği sonucunu bize göstermektedir.
Özellikle son 15 yılda devleti yöneten iktidarların spora verdiği olağan üstü desteklerin bile ülkemizi olimpik sıralamada ilk otuza dahi sokamaması içinde bulunduğumuz durumun çok ciddi bir şekilde incelenmesini gerektirmektedir.
Bu konuda ki şahsi görüşüm şöyledir. Devletimizin tüm imkanlarını seferber ederek spora verdiği desteğin gerekli karşılığı bulamamasının en önemli deneninin sporu yönetenlerin yeterli vasıfta ve ehil olmamalarıdır. Bunun yanında Türk sporunu yönetenlerin yine Türk sporunda başarı yolunu açacak olan spor mevzuatını standart, uygulanabilir ve istikrarlı bir hale bir türlü getirememeleri maalesef sporumuz için adeta bir kabus haline gelmiştir.
Olimpik başarılarımızı bize kazandıran mücadele sporlarının amatör spor branşları olmaları ülkemizde amatör sporlara da gereğinden çok fazla destek ve ilgi gösterilmesi gerçeğini bize göstermektedir. Türk sporunu yönetenlerden beklenti artık istikrarlı ve geleceğe yönelik spor mevzuatlarının düzenlenip hayata geçmesi ve ehil yöneticilerin iş başında olmasıdır. Özellikle Mücadele sporlarına gerekli destek ve ilgi gösterilip bu branşların Türk sporunu zirveye taşıyacağı gerçeği üzerine gelecek adına planlamaların yapılmasıdır.
Peki Mücadele sporları camiamızda bu noktada beklentiler nelerdir?
Birkaç başlıkta bunları sıralayalım.
*Mücadele sporlarına özel gelecek planlamaları.
*Sporun siyaset den bağımsız yönetilmesi.
*Tüm spor yönetim kadrolarına liyakat sahibi yöneticilerin seçilmesi.
*Spor yönetim kadrolarının sporun içerisinden gelmiş ehil isimlerden oluşması.
*Spor yöneticileri ve federasyon başkanlarının başarısız yönetim ve sonuçlardan sorumlu tutulması.
*Özellikle ilk okul ve devamı eğitim aşamalarında mücadele sporlarına yetenekli sporcu seçimi.
*Amatör salon branşlarına çok daha fazla destek verilmesi.
*Mücadele sporları Federasyonlarının yapısında köklü değişiklikler.
Yukarıda sıralamaya çalıştığım ve birkaç başlıkta özetlediğim konular Türk sporunun sorunlarının odak noktalarıdır. Bu sorunları çözebilecek öngörüye sahip spor yöneticilerinin hakkettikleri görevlerin başına gelmesi dileği ile.
Her şey Türk mücadele sporları için
Sporculuk selamı ile.