Finallerinizi Cev’eyim
Akşamüstü önce başkent Ankara’mızın dünya çapındaki gururu Halkbank finale çıktı. Zaten finale gelirken dahi tek set vermiş, hiiiç mi hiç yenilmemişti. Gezegende de bu sezon yenilmeyen sayılı takımlar arasındaydı. Diğerleri kim mi diye sorarsanız. Abidik gubidik, dandik Abd kolej liglerinde bir kaç takım var. Mozambik‘te, Mogadişu’da toplam 5 takım arasında hiç yenilmeyen, başkanların oğulların oynadığı takımlar var falan. Öyle işte. Ciddiye alınacak oluşumlar değil sizin anlayacağınız.
Selçuk Tuna
Amma bir baktım ki rakip sahaya bir çıktı ben “Eyvaaah” dedim neden mi? Bknz;
Adamların logosunda kaşlarını çatmış Romalı asker var. Savaşa mı gidiyoruz, uçan top mu oynuyoruz anlamadım, yani? Valla bence takımı Allah korudu. Neyse bunlar sahaya pespembe formalarla çıktılar da (Adamların takım rengi pembeymiş) biraz olsun ortamın gerginliği azaldı.
Kübalı kuş oldu yine uçtu, uçurdu.
3-0’lık sonuçla Fransa’ya gidecek olan Halkbank’ı kutluyoruz. Kupayı alın da challenge (İngilizcede meydan okuma demektir. Bu anlamda da aslında bu kupa Avrupa Voleybolunun, kupa 2’sine karşılık gelmektedir, ama olsun- bizim olsun da) yapın ve de gelin emi diyoruz. Bu arada muhteşem Başkent seyircisine komple bravooo çekerken, 3 bin kişi içinde maske takan varsa-yoksa 200 kişiye de bol yıldızlı Aferin veriyoruz. (Bunlardan 2’si de zaten Mehmet Akif başkanla, A. Aksu bakan beydi)
We are on the HUNT
Benim peluş Tiger’ım bayağı terledi. Koş oraya koş buraya, manşet al, tek ayak hücuma kalk, Atla-zıpla falan derken, epey bir zorlandı yani. Bknz; Maç sonunda da kafa aşağı bakmaya başladı.
Neyse ki seyirci galibiyete inanmıştı. Az yukarıda yazan sloganı T-shirt yaptırıp maça gelmişlerdi. ( İng; Ava çıktık manasındadır. Şurdan da hatırlarsınız belki… “…Çevir babacım, çevirrr akıyor hayvann…” Ata Demirer ) Belki de bunları değerli başkan Faruk bey yaptırmıştı da dağıttırmıştı. Kimin aklına geldiyse güzel olmuş, tebrikler. De az kaldı Stuttgart Tiger’ı enseden tutup dereye fırlatıyordu, zor kurtuldu kaplanım yani…
İlk seti açık ara alınca, baktım ki bizimkilere bi ferahlık geldi. Sandılar ki “Biz bunları şimdi sulu götürür, susuz getiririz” Alman kafası ve de inadı devreye girdi tabii. Kolay mı öyle. Onların şehrinin yani Stuttgart’ın amblemini biliyor musunuz?
Çılgın At’tır. Aynı Ferrari ve Mustang gibi. Eee bi de takımın başında Allianz sigorta olunca da inat garanti yani…
2. set hop gitti. 3. sette kafa kafaya filan, 3. sette de başladı mı bi sıkıntı, bi telaş.. Derken Boşkoviç ..” Aaa yeter ama ya” çekti de, Men in half Black with Blue jean Ferhat bey daha fazla ter atmaktan kurtuldu.
Hiç unutmam rahmetli Cengiz abi (Göllü) maçtan önce salondan bizi dışarı çıkartır, “…Bi temiz hava alın da gelin…” derdi. Kendisi o zamanlar Kosta Şopov ile erkek takımını da yönetirdi. Sonradan da herkes parkede zıp zıp tavşana dönerdi. Bence Dynavit takviyesinin (ilaç değildir, takviye gıdadır yazar üstünde ama sonuçta hap yani) yanında arada sırada Ayazağa salonunun kapılarını 15 dk. filan açın da kadınlar biraz hava alıp, oksijenle kafaları açılsın derim. Benden söylemesi.
Haaa bu finallerin oradaki devamlarında, yani Fransa ve Almanya’da neler olur onu bilemem. Ama benim gördüğüm her iki takımımızı da 3-2’lik maçlar bekliyor haberiniz ola.
Ya tamam anladık, amma uzattın diyenler varsa onların da canları sağolsun, lafazanlara da burdan selam olsun.
Hadi bana eyvallah
Hepinize Sevgilerimle
Eski Voleybolcu
Not: ( Cev’in açılımını biliyorsunuz di mi?)