Bu Sefer Kimin İpi Çekilecek?
Futbol kulüplerinin en pahalı transferi futbolcular değil, teknik direktörlerdir. Futbolcu ceketini alıp gelir. Teknik adamın mutlaka alınmasını istediği futbolcular olur. Antrenörleri, sağlıkçısı, tercümanı hatta malzemecisi ile birlikte gelir. Hoca tek başına transfer edilmiyor, ekibiyle birlikte geliyor her birisi.
Osman Duman
Mevcut teknik direktörün gitmesi takımın içini, yenisinin gelmesi kasasını boşaltıyor. Her yeni teknik ekip, takıma yeniden format atıyor. Oynatmayı düşünmediği futbolcuları gönderiyor veya yedek kulübesinde çürümeye terk ediyor. Böylece kulübün daha önce yaptığı transfer maliyetleri çöpe gidiyor. Hoca başarılı olursa ne ala. Başarısız olursa sözleşme gereği hak edişlerini cebine koyarak, bir başka kulübün teklifini değerlendiriyor. Her halükarda kazanan hoca, kaybeden kulüp oluyor.
Bu sezon süper Lig’de hocasını değişmeyen takım kalmadı gibi. Bazı takımlar ikinci hatta üçüncü hocayla yollarını ayırdılar. Sırf bu yüzden kulüpler milyonlarca lira yazdılar zarar hanelerine. Ancak bu konuda en büyük zararı hiç kuşkusuz Galatasaray Kulübü gördü. Kulübün maddi zararı bir yana, hocanın gönderilmesi çözülmesi zor bir kriz haline dönüştü. Kulüp yönetimi bir anda hedef haline geldi. Hocanın gitmesini isteyen taraftarlar bu sefer de yönetimin gitmesini istemeye başladılar. Göreve yeni başlayan teknik adamın, üst üste aldığı yenilgiler giden hocayı aratır hale getirdi. Öyle ki takım 1. lig ekibinden bile altı gol yedi. Yeni hoca yönetiminde, dört maçta dört mağlubiyet aldı ve kalesinde onbeş gol gördü. Dahası hocanın takımın küme düşeceğini zannetmediğini söylemesi, taraftarı çileden çıkardı. Adamın ligin üst sıraları için bir gayreti ve düşüncesi yok gibi.
Spor yazarları da ikiye bölünmüş görünüyor
Spor yazarları, giden aslında gönderilen hocanın kulübü ele geçirmek için çalıştığını iddia ediyorlar. İki hafta önce ben de aynı şekilde düşündüğümü yazmıştım. Kulüp Başkanlığı için hocaya maddi destek vermeye hazır olan, işadamlarının varlığından söz ediliyor. Hocanın şimdilik böyle bir teklifi kabul etmediği de konuşuluyor. Galatasaray Kulübünün yaşadığı kriz, spor yazarlarını da ikiye bölmüş görünüyor. Kulüp başkanının veya hocanın haklı olduğunu düşünen ve tarafgir yazılar yazan, yorumlar yapan basın mensupları gözden kaçmıyor.
Öte yandan, Kulüp Başkanının federasyonla arasının açık olduğu da biliniyor. Federasyonun kendisini istemediğini bizzat Başkanın kendisi söylüyor. Ancak Başkan, federasyonla yaşanan sorunun ilk adımını kendisinin attığını unutuyor. Başkanın gönderdiği hoca, kulübün bir parçası haline gelmişti. Kulüple yaptığı anlaşmalarda para konuşmuyor giderken de para talep etmiyordu. Kulüple arasında böyle bir bağ oluşturmuştu. Yönetim hocanın istediği yerli futbolculara sıcak bakmadı. Listesindeki yerli futbolcuları ezeli rakiplerine kaptırdılar. Hoca gönderilince, yönetimin de onayladığı takımı gençleştirme projesi başlamadan sona erdi.
Bu arada yanlış anlaşılmasın, ben kimsenin tarafını tutuyor değilim. Zaten Galatasaray taraftarı da değilim. Tüm bu yaşananlara objektif olarak bakmaya çalışıyorum. Ama yazılanlar ve yapılan yorumlar gösteriyor ki, Galatasaray Kulübünün yaşadığı kriz kısa vadede aşılacak cinsten değil. Bu kriz daha çok başkan ve hocanın ipini çekecek gibi görünüyor.