Zooming
Yaklaşık 1 aydır işlere güçlere, yeni kitaba (2. Kitap yakında, haberiniz olsun.. Yayınevinde redaksiyonda) hazırlanmaktan hobimize zaman ayıramamıştık. Yetmedi bir de üzerinize afiyet soğuk kaptık. ”Zürefanın düşkünü beyaz giyer kış günüüü.. Dur lan bu virüs olmasın…” diyerekten Pcr’ı da yaptırdık. Temiz çıktık. Çok şükür ama kafayı değil boğazı üşütmüşüz. Antibiyotikli bir yazara artık ne kadar tahammül edersiniz bilemem ama takip eden 3-5 kişi için yazının devamı aşağıda gençler…
Öncesi
A Milli Erkek takımdan başlayalım da eksik gedik kalmasın. Bu sene 3 kıtada ne kadar antin kuntin FIVB-CEV turnuvası varsa hepsini oynayıp, alayını kazanan ve de dünya 1. Ligi VNL’e yükselen hemcinslerimizin son turnuvası 2024 olimpiyat elemeleri idi. Otele gelip çantayı bıraktıktan sonra sahaya çıktıkları belli olan koskoca Sırbistan’ı soyunma-ısınma-maç-duş dahil 1,5 saatte 3-0 ile derdest edip geri gönderen A Milli Erkekler turnuvaya büyük bir başlangıç yaptı. Ama sonra da Japonya’ya “ev sahibi ne de olsa.. ayıp olur şimdi..” diyerek paşa paşa yenildikten sonra baş belamız Slovenya ile 28-26’lık setlerle saç saça boğuşup kaybedince ve dünyanın baş belası Abd ile de kafa kafaya oynayıp maçı yitirince aslında turnuvayı erkenden tamamladılar. Bunların ardından da ülke puanı maçlarını aldılar ve de memlekete döndüler. Bu sene erkeklerde dünya 12. Sırasına yükseldiler. Yine de iyidir. Bundan iyisi “şimdilik”.. Malatya’da Kayısı. Diyerekten lafı Liglere getirelim de fazla kafa ütülemeyelim.. (Geçiş iyi oldu di.. mi.. Vargas fln.. Ha ne dersiniz?)
Fahri hemşeri
Koç Ali beyin özel uçağında TVF başkanı M.A.Ü. ile elde soda bardağı, masada fındık-fıstık-badem Malatya’ya giden Melisa Hn. beklendiği gibi hemşerilik beratını kamu yetkililerinin elinden aldı. Malatya Mall’da top imzaladı, fotoğraf çektirdi. Herkesi kucakladı, herkes onu öptü, kokladı filan… Başkanın da başı arşa değdi. Güzel görüntülerdi ammaaa tüm bunlar 1 gün sonra Burhan Felek’te son buldu.
Statü gereği
Melisa. Süper kupa finalini, özel menajer, multi organizatör, memlekette ne kadar voleybol etkinliği varsa hepsinde başrol, bizim eski Ankara Selim Sırrı büfecisinin ortağı ve de federallerin yeni idareci oğlu ile loca’dan melül melül izleyen ve de kupanın Vakıfbank’a gitmesine seyirci kalan (TV dilinde tek kare kalmak denir buna) Vargas acaba ne geçirmiştir içinden…?
“Baka kalırım oynayan takımıma,
Ama Çin’de güzel hep aklımda,
Yarı orada, 1/3 burada
Bazen sahada bazen locada”
Melisa Hn.’ın oynatılamaması ve de Çin takımındaki bonservisi konusunda büyüükk ve kaotik idarecilik başarısızlığı gösteren FB Voleybol branş sorumlularını kutlarım. Nerdee Dr. Abdullah Paşaoğlu (Hürmetler abicim, nasılsınız?) duayenimiz, nerdeee bu sporcuları ile oğulları takımdan sevgili yapıp tatile çıkıp, duşta poz veren yöneticiler. Üstelik bir de Masak’lı yasaklı sponsorlarla başkana haber bile vermeden iş yürütmeleri de cabası. Stadın adı (ruhun şad olsun paşam) Atatürk Fenerbahçe, takımın adı Fenerbahçe Opet. Gel sen şimdi camiaya takma tırnakçıdan bahset..!
Olur mu hiç…? Yakışır mı?
Tüm bunlar olurken Süper kupa finali aniden geldi çattı.
Ülkeye daha henüz 1 hafta önce dünyanın en büyük kepçesi ile ayak basmış bulunan “Little beard” Lavarini …” Ee şey bize burda Vargas vardı demişlerdi… Hani şu antremanlarda da bizimle beraber olan… Nerde acaba o..?” diye sormuş mudur bilinmez ama içinden “Dur yahu… Memlekette kalsak daha mı iyiydi… Yoksa yanlış mı yaptık…?” diye geçirdiğinden ben eminim. Adam hayatında almadığı yenilgiyi 1 hafta’ da hem de üstelik 2 dünya derbisinde yaşadı yani. Önce kupa gitti, sonra da yenilmezlik unvanı. Üstelik 2. maçta Vargas artık tribünde bile değildi. Zaten salon o kadar küçük ki, istesen de oturacak yer yoktu… (Buradan değerli Eczacıbaşı başkanımız Faruk beye duyururum… Başkan bu salon antrenmanlar için iyi de maçlarda olmuyor. Tv canlı yayınında bile nohut-oda bakla sofa gibi görünüyor yani… Koskoca fabrika arazisinde yer mi yoktu yahu.? Bizim Levent’teki tek tribünlü salonumuzda -şimdi orada Kanyon var- Avrupa kupası bile oynandı yani… O bile daha büyüktü…)
Men in W/B
Ferhat. Yaz ayları boyunca turnuvadan turnuvaya başarısızlık ve de sonunculuk, nagalibiyet ve küme düşme dertleri ile boğuşup duran kaplanımın baş antrenörünü ben “şimdilik” pek bi olgunlaşmış gördüm. Apar topar yaptığı evlilik mi (bu arada sonsuz mutluluklar dilerim) iyi gelmiş yoksa Hırvatların lakayt oyunları mı nedeni bilinmez ama çıktığı 2 önemli maçı da kazandı yani. Hem de bu kez Brezilya’nın dünyaca ünlü ZeRo’suna ve İtalyan’ların aynı derecesindeki Lava’ sına karşı. Otur aferin… Hep onu bilir onu söylerim;
“Bizi Türk antrenörlerine emanet ediniz…”
Yaz kızım
Naz. Annesi ve babası ile uzun yıllar aynı okulda, aynı turnuvalarda ve takımlarda oynamışlığımız Milli takıma babası ile gitmişliğimiz vardır. (Alev’e ve Ali’ye tekrar slm-svg.ler) Bizim de duvarda Türkiye şampiyonu olarak resmimizin asılı durduğu kulübe ve salona iyi bir dönüş yaptı. Neresi mi orası? Tabii ki Eczacıbaşı.
İlk maçta oldukça heyecanlı, hareketli ve de incecik işler yaptı. Takımının galibiyetinde başrolü oynadı. Ancaaak bir önerim olacak kendisine.. ”Paslar anten doğru hızlı giderken erken düşüyor haberin olsun… Tamam çabuk oynatacaksın anladık ama smaçörlerin de kollarını tam açamadan baş üştü tepik atıyorlar..” Dikaaatttt…! Diyelim ve de bir başka hikâyeye geçelim mi.?
Valla ben bırakmadım ki..!
Gigu. Samimiyet derecesini eski milli damatlıktan, sadece GiGu seviyesine düşürdüğüm (bu da benim derecelendirme puanım kardeşim size ne..) eski A Milli Kadın Koçumuz hafta içinde kalktı dedi ki:
“Milli takımı ben bırakmadım ki.. Bıraktırdılar..”
Demek ki neymiş Gigu ayrılmamış ta kovulmuş.. Bak sen şimdi Allahın işine..! Bunu yapan kimse, acaba çıkıp ne diyecek diye merakla açıklama bekliyoruz diyoruz veeee de beldeki tabletten, eldeki taktik levhasına geçiyoruz.
Kartalın dönüşü
Bjk. Hafta içinde zar zor Fenerbahçe Opet’i yenip te Süpeeerr Kupayı müzesine birkez daha götüren Volleybank (yani Vakıfbank) çokkk rahat alırız havasında çıktığı maçta Beşiktaşımıza 1 puan vermekte kalmadı az kaldı maçı da veriyordu. Bahar hanımın kızdırmak için iki de bir kocasının üstüne top vurduğu maçta, baktım bir ara GiGu eldeki taktik levhasını kenara fırlatıp attı. Vakıfbank’lı yöneticileri kutluyorum. Yılda ortalama 3 kırılmış tablet yenilemektense, levha yaptırmak daha ucuz tabi..Devir ekonomi devri..
Bankalar kapıştı…!
Yılın ilk derbileri kadınlarda oynanır da erkekler durur mu…? Tabii ki onlarda oynayacak di mi.? Halkbank ile ZiraatBankkart arasındaki maçta, kadrosunda Matiç adamının yer aldığı Halkbank ilk seti aldı, Ma’a pasör adamı ve de sonrana olma pasör çaprazı Nimir ile maçı domine etti. Öte tarafta ise emektar TerMaat yine vurdu da vurdu. Bu çocukta, kafada saç kalmadı, bacakta derman bitmedi. Durumu budur yani..Onun inancı tüm spor camiasında olsa, memleketin sporu topyekûn dünyada zirvede yer alır. Bir de bazı bademler tarafından yönetilen kulüplerimizde neden hep aynı oyuncuların, dön dolaş Türkiyemize gelip gittiğini de anlamış değilim bu arada…! Ne numaralar dönüyor hepsini biliyorum da şimdi sezon başında bayramlık ağzımızı açmadan, ortamın tadını bozmayalım…
Sonra bir ara isim isim açıklarız…!
Negatif enerji üretmeden “dünya yıldızları” ile dolu bir Türkiye Erkekler liginde de herkese başarılar dileyelim de yazı artık burada bitsin…( Not alıp, yazmaktan bana da biraz sıcak bastı zaten)
Maç sonuçta ne mi oldu.? Bu sitenin ana ekrandaki skor oluştu.. Bi zahmet bakın da öğrenin emi…;-)) Hadi ben yine de söyleyeyim. Halkbank 3-2 ZiraatBankart
Laf ciklete döndü ama epey birikmişti…
Devamı ise diğerlerinde…
Hepinize sevgilerimle
Eski Voleybolcu
Not: Peluş Tiger’ımı unuttum sanmayın… Salonda bir ara kafası önde salınıp duruyordu. Takım son seti alınca yüzü gözü açıldı garibin. Üzmeyin onu aman haaa. Kendinden büyük baş taşıyan alemdeki tek canlıdır…