YIKIYORUZ..
Sporun boynunu vurdular. Futbolu ise 10 yabancı nın koynuna girenler vurdu. Naklen yayı nlarla kalite arasında bağ kuran sinsi tüccarlar vurdu. Parayı ”İlahi” bir kelime haline getirenler vurdu.
Puan kayıplarında istiap haddi aşılırken, şimdi kaybetme kılavuzuna bakıyorlar da…
Terbiye sınırları aşılırken, aynaya bile bakmıyorlar…
Çünkü futbolumuz da, toplumunu korkuyla terbiye etmeye çalışan politika gibi.
Bakarmısınız, Tekerlekli Sandalye Basketbol Lig’inde insanlık ölümü yaşandı. Kendilerine taraftar süsü veren kişiliksizler engelli sporculara saldırdı, tekerlekli sandalyeleri kırdılar.
Sportif ahlaksızlık büyük tehlikeleri beraberinde getirecek.
Bırakın tokat atılmayı, incinmeleri bile insanlı k suçu sayılan saldırıların suçlularını kim bulacak bakalım?
Bu insanlık ölümünün hesabını, kim soracak?
Televizyon dizilerine gösterilen özeni, bu konuda kim gösterecek?
Göreceğiz?
Çok yakın geçmişe bakalım.
Sportif ahlaksızlığın neredeyse simgesi haline gelen Melo’nun hiçbir maçını kırmızı kart görmeden tamamlaması mümkün değilse.
Kırmızı kart gördükten sonra ağzından dökülenler gül demeti mi sayılıyor?
Böyle adamlar sahanın içinde sporcu diye yer alıyorsa tribündeki kişilerin kendilerini bilmemeleri hafif bile kalıyor.
Bu adamlardan ülkemizin futboluna kalacak olan nedir?
Köpek gibi yürümesi mi?
Engin Baytar’a bakın.
Ruhunu iyileştirmek şöyle dursun, her geçen gün biraz daha azdırıyor.
Ağzından dökülen küfürleri kolye yapsanız, kapış kapış gidecek.
Belli ki güvendiği yerler var.
Arkasında kapı gibi yöneticileri var çünkü.!
Fatih Terim Gaziantep maçından sonra, ”Hakem olsam Engin’i atardım” diyor.
Fatih Hocam, hayat sözlere dayanmı yor, eylem gerekiyor. O beyefendinin teknik direktörü sizsiniz sayın Hocam.!
11 maç ceza görüp düzelmeyen, kartları futbol dışı eylemlerle gören, küfürbaz bir adamın o formanın içinde olmasından rahatsızlık duymuyor musunuz?
Mesele hakem olup atmaksa… Hakim olup atmak gerekmez mi ?
Bu meseleden çıkan sonuç…
Bu tip sporculara adamlık lazımdır.!
Sevgili okurlarım.
Önümüzden bir hayat geçiyor.
İçimizden bazen dünyayı yakıp yıkmak geçiyor.
Hepimiz kendimizi kandırmanın ustalarıyız ama…
Sonsuz yolculukta, belki de hayat bizle dalga geçiyor.
Onarılmaz yıkımlarla yürüyoruz geleceğe.
YIKIYORUZ, KIRIYORUZ.
Ardımıza bir bakıyoruz ki.
Ne geçmiş kalmış, ne gelecek.
İnsanın ölçüsü emek.
Ama insanlar birbirini yemekten,emeklerin
değerini de talan ediyorlar.
Kutsallığını da…
Borsa işlemleri, para piyasaları, insan hayatından daha çok değer buluyorsa.
İnsanlığın ölçüsü paradır artık.
Hayatın öznesi paralandığı içindir ki.
Ölen insanlık da kapanmayan yaradır artık.
Hayat herkesten hakkını ister
Bizim hayattan istediğimiz gibi.
Kim alacaklı,kim borçlu acaba?
İsyan ettiğimiz kader mi?
Yoksa kaderini yolundan çevirenler mi?
Bu spor anarşisi ne zaman biter bilmiyoruz.
Ama şu gerçek ki…
Hafife aldığımız her şeyin bedelini ağır ödüyoruz.
Kontrolümüzü kaybettik, düşüyoruz.
Elmaya giren kurt, elmayı çürüttü.
Eve giren televizyon, geleneklerin şahdamarını kesti.
Tribünlere giren küfür, çocuklarımızı zehirledi.
Komşuluğa giren dedikodu, toplumu çürüttü.
Ekmeğe giren hile, haramı yüceltti.
Erkekliğe giren iftira, delikanlılığı bozdu.
Cebe kolay giren para, insanları baştan çıkardı.
İştee, bunlar olurken taraftar dediklerimizin
yaptıkları hafif mi kalıyor acaba?
Saygılarımla.