Tezahüratın Tuzu, Biberi
Sporun her dalının, kendi çapında az çok seyircisi vardır. Fakat bazı sporlar vardır ki oyuna can verecek, oyunun akışına uyumlu tezahürat yaparak sahada mücadele eden sporcuyu ateşleyecek taraftara ihtiyaç duyarlar. İşte futbol, tam manasıyla bu tip taraftara ihtiyaç duyan bir kitle sporudur.
Sahada taraftar yoksa tezahürat da yoktur. Tezahüratın tuzu, biberi küfür de yoktur. Futbol seyircisi neredeyse küfürsüz tezahürat yapamaz. Tezahüratın kalıplaşmış sözleri, şarkıları ve küfürleri olduğu herkes tarafından biliniyor. Geleneksel ölçülerde olduğu sürece, küfür futbol seyircisinin saha jargonudur.
Yeter ki, geleneksel ve ölçülü olsun. İnsanların namus ve haysiyetlerine, özel hayatlarına dil uzatma olmasın. Sırf küfür etmek için söylenen, tezahüratın ruhuna aykırı, söylenenden çok söyleyeni küçülten küfürler edilmesin.
Rakip oyuncuları, hakemleri hatta teknik direktör ve yöneticileri baskılamak için ölçüsüzce söylenen küfür, bağırtı ve ıslık da tezahüratın ruhuna aykırıdır. Tezahürat kendi oyuncularını teşvik etmek, heyecanlandırmak, tabiri caiz ise galeyana getirmek, motive etmek için yapılmalıdır.
Bazı arkadaşlar, maçların seyircisiz oynanmasının bir takım avantajları olacağını söylüyorlar. En azından, küfür ve kavga olmayacak diyorlar. Daha çok kadınlar bu fikirde. Kavga konusunda bir şey diyemem ama küfürün eksik olacağını pek sanmıyorum. Bu maçlar evden de olsa, seyredilecek. Evde maç seyreden eşinizin, kardeşiniz, çocuğunuzun küfür ettiğini hiç duymadınız mı? Sporda küfür ve şiddet, yasalarla bile engellenemiyorken evde hiç engelleyemezsiniz. Rakip oyuncular ve taraftarlar duymayacak nasılsa diyorsanız o başka. Yine de boşuna müdahale edip, evde kavga çıkarmayın.
Spor sahalarındaki küfürü sorguladığımız kadar, küfürü ortaya çıkaran sebepleri de sorgulamalıyız. Amacım küfür edenleri temize çıkarmak da değil elbette. Her olur olmaza söven, ağzı bozuklardan bahsetmiyorum ama bir hareketi ile koca bir camiayı mağdur edenler bunu hak etmiyor mu?
Sürekli ceza sahası içerisinde düşmek için fırsat kollayan rakip oyuncuya ne desin seyirci isterseniz?
Ya da zaman geçirmek, rakip futbolcunun kart görmesini hatta oyundan atılmasını sağlamak için, en ufak bir temasta kendini yerden yere vuran oyuncuya?
Oyuncunun amacını ve her zaman aynı naneyi yediğini bildiği halde, aleyhte karar veren hakeme ne desin seyirci?
Söven suçlu da, sövdürenin hiç mi suçu yok?
Bu tip oyunculara, kendi vicdanlı taraftarlarının dahi küfür ettiğini biliyorum.
Siz, yukarıda yazdıklarıma bakmayın. Birçok kadının futbolu sevmemesinin bir sebebi de küfürdür. Elbette binlerce kişinin koro halinde ve notalar eşliğinde küfür etmesi, eğlenceli gibi görünse de hiç hoş değil. Hakemin, alış veriş ettiği bakkalın suçu ne arkadaş. Ya da çaldığı düdüğün içindeki, nohutun bir suçu var mı?
Bu konuyu, bu kısa yazı ile geçiştirme niyetinde değilim. Zaman zaman, farklı boyutları ile gündemimizde olacaktır.
Salgın ve sokağa çıkma yasağı sebebiyle, birçoğumuz evlerimizdeyiz. Hareketsiz kaldık, çeşit çeşit yemekler yapmak yerine biraz spor yapalım derim.
Bayram münasebetiyle büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim.
Sağlıklı ve huzurlu nice bayramlar dilerim.