Ölüm Bazen Çok Daha Acıdır
Geçtiğimiz hafta oynanan derbi maçının uzatma dakikalarında gelen galibiyet golü sonucunda, yine bir taraftar kalbine yenik düştü. Bu şekilde hayatını kaybeden bir çok taraftar var. Galibiyet heyecanı veya yenilginin üzüntüsü, bazen taraftarların hayatına mal olabiliyor. On yıl kadar önce Muğla’da bir üniversite öğrencisini toprağa vermiştik. Gencecik kalbi seyrettiği maçın yüksek tansiyonuna yenik düşmüştü. Bu genç insanı hiç tanımadığım halde aklıma geldikçe bugün bile yüreğim sızlar.
Bir takımın oynadığı herhangi maçı kazanması veya kaybetmesi, taraftarlara parasal anlamda hiçbir şey kazandırmaz veya kaybettirmez. Kazanan veya kaybeden takım ve takımın futbolcularıdır. Maçın sonucuna göre takım puan kazanır veya kaybeder. Maç kazanılırsa futbolcular prim alır, kaybedilirse alacakları primden olurlar. Buna rağmen kaybedilen hiçbir maç sonrasında futbolcuların, taraftarlar gibi abartılı bir şekilde üzüldüklerini zannetmiyorum. Elbette kaybedilen bir maç sonrasında takımla ilgisi bulunan herkesin üzülmesi normaldir. Ancak bu üzüntünün hem kişinin kendi bünyesi, hem de toplum tarafından kabul edilebilir düzeyde olması gerekir.
Kaybedilen maç sonrasında yaşanan gereğinden fazla üzüntü bazı taraftarları bunalıma itiyor. Bu yüzden alkolde teselli arayan, çevresine ve kendisine zarar veren bir çok insan var. Kendisine zarar vermesi bir yana, intihar edenler bile oluyor. Şampiyonluğun kaybedilmesine sebep olan bir maç yüzünden Mayıs 1996 tarihinde birisi çocuk sayılabilecek iki genç taraftar intihar etmişti. Bu kadar abartacak ne vardı sanki, ailelerini ve koca bir camiayı hatta ülkeyi yasa boğmuşlardı.
Futbol terörü yüzünden öldürülen taraftarların sayısı, en az yüzlerle ifade edilir. Savaşa gider gibi maça giden fanatikler var. Karşı takım taraftarlarını, işgal kuvvetleri gibi gören gözü dönmüşler var. Sevmediği takımın forma renklerini, kana bulamaya hazır hasta ruhlu insanlar var.
Trafik kazaları sonucunda hayatını kaybeden çok sayıda taraftar bulunuyor. Bu kazaların büyük bir kısmı, galibiyeti alkolle kutlayan veya yenilgi üzüntüsü ile alkole sığınan taraftarlar yüzünden meydana geliyor. Deplasman maçına giden taraftarların eğlencenin dozunu kaçırmaları sonucunda, bir daha evine dönemeyen insanlar oldu.
Belki de tüm bu yaşananlar taraftar kavramını yanlış kavradığımız içindir. Kazanmak hep kazanmak, hiç kaybetmeden sürekli kazanmak taraftarın istediği bu. Haksız bir penaltıyla, ofsayt pozisyonundan gelen golle kazanmak taraftarları rahatsız etmiyor. Hatta tuttukları takım şike bile yapsa, bunu kabulleniyor inkar ediyor ve savunuyorlar. Spor ahlakına ve dürüstlük ilkelerine hiçbir şekilde uymayan bu tür tutum ve davranışların, Türk futboluna verdiği zararları anlatmaya sayfalar dolusu kitap yetmez.
Etik olan iyi futbol oynayanın, maç boyunca mücadele ederek galibiyeti hak edenin yanında olmaktır. Saplantı haline gelmiş bir şekilde takım tutmak hem fertlere, hem de topluma zarar veriyor. Kimsenin kaybedeceği bir şey yok, bırakın hak eden takım kazansın. Aynı şekilde toplum kazansın, Türk futbolu kazansın, gelecek nesiller kazansın.
Sağlık ve huzurla kalın.