Olimpiyat oyunlarına talip bir ülkenin spor politikaları ne durumdadır?
Olimpiyat oyunlarına aday bir ülkenin hedefleri arasında, sportif yönden yüksek düzeyde madalya almak olmalıdır. Bu hedef, 1896 yılından bu güne, yapılmış modern olimpiyatlara ev sahipliği yapmış ülkelerin ortak yanlarıdır. Şüphesiz bizim ülkemizde de, hedef bu merkezdedir. En azından ortaya konulmakta olan niyet, sarf edilen uluslar arası gayret bunu ifade etmektedir. Peki, bu gayret ve niyet tek başına yeterli midir? Mevcut şartlarda, gerek spor teşkilatımızın yapısı, gerekse takip edilen politikalar bu hedefe ulaşmada, yeterli midir?
Nasıl bir program yapmalıyız ki, düşündüğümüz hedeflere ulaşabilelim? Aslında bu meseleye dair düşüncelerimizi ifade etmemiz dahi, bizleri sıkıntıya sokabilmektedir. Zira kendi düşünce ve dünya görüşü dışında hiç kimseye imkân tanımayan bir siyasi yapının bu hedefleri gerçekleştirme iradesi, başından hedefe ulaşmada bir çıkmaz olarak görünmektedir. Hal böyle olunca, spor gibi “multi disipliner” bir alanı, bu konunun dışından meslek edinmiş kişilerin işleyişine bırakılırsa, neticeye ulaşabilmede başarısızlık mukadder olur.
Spor teşkilatımızın başında bulunan ve mesleği basın ve medya olan Sayın Mehmet Atalay Bey’in iyi niyetinden hiç şüphemiz olmamasına rağmen, hezimet yaşadığımız dönemin mimarı hükmünde bir yönetici oldu. Kariyerinde başarı olacağına başarısızlık yazıldı. On da yazık değil mi?
Peki, sadece yöneticiler mi sorumludur? Elbette hayır.
Spor politikaları belirlenirken, ülkemizde eğitilmiş spor adamı ve akademisyenlerin, bu alandaki çalışmalara katkıları istendi mi? Son spor şura’sına bizzat katıldım. Davet edilen üniversitelerin spor eğitimcileri, sporda yüksek düzeyde tecrübeleri olan şahıslar, sivil kuruluşlar, ülke şartlarına uygun belirledikleri esaslar hayata geçirildi mi? Şura da yayımlanan sonuç bildirgesi ile uygulanan yapılanmalar birbirleri ile uyuşmamaktadır.
Ülkemizde, sıfır ile yirmi dört yaş arası genç nüfus, ülke nüfusunun yüzde kırk altısını oluşturduğunu devletin resmi istatistikleri bildirmektedir. O halde, bu potansiyelin değerlendirilebilmesi için, yapılması gereken bir planlama ile spora aktive edilmelerini sağlamak ve antrenman biliminin gereklerini, spor un günümüzün modern yönetim modelleri işleyişini sağlamamızdır.
Elli kusur federasyonumuzun mevcut olduğunu ve sağlanan imkânlarla, rasyonel bir yaklaşımı esas almak suretiyle, uluslar arası başarılara ulaşabileceğimizi sağlamak gerekmektedir. Nasıl bir yöntem uygulanmalıdır? Sorusuna cevap vermeden önce siyasi yapılandırmalardan arındırılmamış federasyonlarla başarı sağlamak pek mümkün olmaz. Zira federasyonlarımız, “turistik seyahat acenteleri” görevi yapar duruma getirilmiş, yurt dışı seyahatler, varılması gereken hedeflerin çok büyük ölçüde önüne geçilmişti.
Tabi ki, bütün federasyonlar için iddiada bulunmamız haksızlık olur. Mesela Badminton Federasyonu, çalışmaları, hedeflere göre yönlendirme gayretlerini ifade etmemiz gerekir. Sponsorluk faaliyetlerinde, eğitim faaliyetlerinde, takdire şayan bir çalışma içindedir. Ha keza Herkes için Spor Federasyonu, uluslararası boyutta çalışmalarını görmezden gelemeyiz. Çok genç olmasına rağ- men, Bocce Federasyonu dikkatleri kısa bir sürede üstüne çekmiştir. Ancak yeterli midir? Hayır. Peki, çözüm önerilerimiz var mıdır? Elbette vardır. Bir sonraki yazımda, hedeflenen çalışmalarda çözüme ışık tutacak önerilerimiz olacaktır.
Sonuç olarak, ülkemiz sahip olduğu ekonomik, sosyal ve demografik potansiyeli yanında, tarihi ve turistik yönüyle de, olimpiyat oyunlarını hak etmiştir. Ancak, olimpiyatlarda seyirci merkezli durumundan müsabık merkezli durumuna gelebilmemiz gerekmektedir. Madalya kazanabilmemiz için yeterli sportif çalışmaları da yapmamız gereklidir.