Öfke Kontrolü
Ezeli rekabet, ebedi dostluk ilkelerinde bir derbi maçı daha oynandı. Geçen hafta sayın başkan Ali Koç’un tatlı sert uyarılarından sonra Pereira 4’lü defans kurgusu ile sahaya çıktı. Szalai yerine Novak değişikliğini gördük. Sahada kora kor dişe diş bir mücadele vardı.
Dikkatimi çeken en önemli konu Galatasaraylı futbolcuların gergin ve sinirli olmasıydı. Sadece futbolcular değil tabii; Fatih hoca ve kenar yönetimin stresli oldukları çok net bir gerçekti. 16. dakikada Kerem Aktürkoğlu’nun şık vuruşu ile 1-0 öne geçen Galatasaray, ilerleyen dakikalarda üstünlüğü tamamen Fenerbahçe’ye bıraktı. İrfan Can Kahveci’nin akıl dolu pasında sahanın yıldızlarından Mesut Özil, Muslera’nın uzanamayacağı köşeye estetik bir vuruşla golü attı ve maç 1-1 oldu. Beraberlik golünden sonra, özellikle Galatasaraylı futbolcuların sinirli tutum ve davranışları sahaya yansıdı. Saha karıştı ve kartlar adeta havada uçuştu. Fatih hocanın gördüğü sarı kartan sonra hakem Halil Umut Meler’e itirazları sadece itiraz olarak görülmedi. Tepki sert ölçüdeydi. İlk yarı tipik bir derbi maçı şeklinde bitti. 2. yarıya Galatasaray daha iyi başladı. Özellikle Novak’ın kanadından çok etkili geldiler.
Haksız olduğunu düşündüğüm; 2. sarı karttan Tisserand’ın oyundan atılmasıyla, Fatih Terim 10 kişi kalan rakibini yenebileceğini tahmin ediyordu.
Ancak; çarşıdaki hesap tutmadı. Diagne’nin attığı gole sevinmesi belki uzun sürmüştü. Hırslıydı, azimliydi ancak attığı golde faul vardı ve “Var” kararı ile gol iptal oldu. Kenar yönetimi de tepki koydu ve yine oyun durdu, saha karıştı. 71. dakikada oyuna dahil olan Crespo’nun 90+4’de düzgün vuruşu ile 2-1 öne geçen Fenerbahçe maçı kazanmasını bildi ve altın değerindeki 3 puanı hanesine yazdırdı.
Maçın hakemi Halil Umut Meler’e bi paragraf açmak isterim.
İyi niyetli, gördüğünü çalan, deplasman ve seyirci baskısından etkilenmeden maçını yönetti. Galatasaray’ın ilk yarıda özellikle sert oyununu benim gibi izledi diyebilirim.
2. yarıda ise daha kararlı, pozisyonlara yakın, gördüğünü çalan bi hakem vardı.
Seyirci ve saha içindeki olumsuz faktörlerden etkilenmedi tabii özellikle “Var”daki Yaşar Kemal Uğurlu hocayı da objektif kararlarından dolayı kutlamak gerek.
Galatasaray kenar yönetimi stresli ve gergindi. Bu saha içine de yansıdı. Diagne’nin golünden önce Berisha’yı itmesini, aslında tabletten izleseydi(Gs teknik ekibi) hakemin verdiği kararın doğruluğunu aslında anlayabilirlerdi.
Gelelim Vitor Pereira’ya. 4’lü defansa geçmesi olumlu gelişmeydi. Ancak; Novak’ın tarafından özellikle ilk yarı çok zor anlar yaşadılar. Zafiyet hat safhadaydı. Mesut Özil sahanın yıldızıydı.
Attığı golde Mesut, hani koşmayan denen Mesut; 40-45 metre topu sürerek usta bir vuruşla Muslera’yı mağlup etti.
Ön yargılı olmamak gerekiyor. Bu maçtan umarım gerekli dersleri çıkaracaktır.
Bu takımın olmazsa olması, Mesut Özil…
Sonuç olarak kaotik bir dönemde olan Fenerbahçe sorunlarını sonlandırdı.
Umutsuzluk yerini tekrar yeni umutlara bıraktı.
10 kişi kalmasına rağmen Fenerbahçeli futbolcular direndiler, yılmadılar ve Seyrantepe’den 3 altın değerinde puan aldılar.
Bir paragrafta genç Berke’ye. Maçın genelinde başarılı bi performans sergiledi. Kendine güvenenleri mahçup etmedi.
Bir Galatasaray – Fenerbahçe maçı daha bitti.
Ezeli rekabet, ebedi dostluk çizgileri ile…