Medvedev’in Hediyesi Nadal’ı Efsaneleştirdi!
Sezonun ilk Grand Slam’ine Rafael Nadal damgasını vurdu. 35 yaşındaki İspanyol raket, 2 numaralı seri başı Rus Medvedev’i 2-0 geriden gelip 3-2’lik skorla devirerek mutlu sona ulaştı. Bu performansıyla Nadal, Grand Slam şampiyonluk sayısını 21 yapıp ezeli rakipleri Federer ve Djokoviç’in 1 adım önüne geçti.
Cem Çetin
Bu yorumu okuyanları fazlasıyla şaşırtacak bir giriş yapacağım. Benim için Medvedev-Nadal final maçı ilk 2 set sonunda bitti! İlk seti 6-2 ikinci seti 7-6 alan Medvedev, skorda 2-0 öne geçtikten sonra havlu attı. Bu noktada Nadal hayranları, elbette benimle hemfikir olmayacaktır. Zaten dünya medyası da Nadal’ın muhteşem geri dönüşünü konuşuyor. İspanyol raketin 21. Grand Slam şampiyonluğunu getiren göz kamaştıran performansı herkesin dilinde…
Medvedev’e giden seyirci
İkinci sette maçın en kritik anında ki o sırada gidişat Medvedev’in lehineydi, tribünden inen bir seyirci Rus rakete yöneldi. Bu durum bana yıllar önce, 1993 yılında Hamburg’ta Yugoslav Monica Seles’e yapılan bıçaklı saldırıyı hatırlattı. O zaman 19 yaşında olan ve o ana kadar kazandığı tam 9 Grand Slam zaferi bulunan Seles, parçalanmakta olan Yugoslavların harika kızı olarak kortlarda fırtına gibi esmekteydi. O dönemde Almanların da bir harika kızı vardı, o da Steffi Graf’tı…
Seles’e saldıran Günter Parche isimli bir Alman’dı. Alman yetkililer, saldırganın bir işçi olduğunu açıkladı. Kimse “Bir işçinin tenis kortunda ne işi var” demedi… İnanırsanız! Pache, bir Graf hayranı olduğunu ve Seles’e bunun için saldırdığını açıkladı. Bu saldırı sonrası Seles, 3 yıl kortlardan uzak kaldı; psikolojik tedavi gördü. Ve kortlara geri döndüğünde de hiçbir zaman Almanya’da bir turnuvaya gitmedi. Bu saldırı Seles’in çok daha iyi olabilecek kariyerine büyük zarar verdi ve saldırı sonrası sadece 1 kere Grand Slam zaferi mutluluğu yaşadı.
Nadal mı kazandı Medvedev mi kaybetti?
Yıllar önce Seles’e yapılan bu hain saldırı aklımdan hiç çıkmadığı için dünkü maçı izlerken Medvedev için de epey endişelendim. Korta giren seyirci acaba Medvedev için bir uyarı niteliğinde miydi? Bana göre “EVET”. Sözde protestocu kadın, Avustralya’daki göçmenler için korta girmiş! İnandınız mı? Ben inanmadım. Spordaki sembolik değerlerin çok önemli olduğunu bildiğim için içimden “35’lik Nadal için 21. zafer söz konusuyken, Medvedev bu maçı kazanmaz” dedim.
Haksız da çıkmadım. Skor 2-0 olduktan sonra Medvedev, maçı kazanmak için oynamadı. Her ne kadar maç içinde Rus raket, ilk iki setteki gibi müthiş vuruşlarla önemli puanlar kazansa da kendisine zafere taşıyacak kritik puanları son derece pasif bir şekilde Nadal’a hediye etti. Ayrıca Medvedev’in beden dili de ilk iki setten çok farklıydı. Oyunun bu bölümlerinde 35’lik Nadal doğal olarak harika gözüktü, iyi bir direnç ortaya koydu, müthiş vuruşlar yaptı! Peki Nadal bu harika vuruşları neden ilk iki sette yap(a)madı?
Djokoviç’e oyun mu oynandı?
Nadal, bu şampiyonlukla Grand Slam zafer sayısını 21’e çıkarttı. İspanyol raket, bu sonuçla hem Federer’i hem de Djokoviç’i geride bıraktı. Bu süreçteki Batı Avrupalıların en büyük korkusu, “Ortodoks” Djokoviç’in bu ikilinin önüne geçmesiydi. Acaba bazı güçler, özellikle de Batılı muhafazakarlar Djokoviç’in 21. Grand Slam şampiyonluğunu engellemek için Sırp raketin Avustralya’dan sınır dışı edilmesinde rol oynamış olabilirler mi? Eğer Djokoviç Melbourne’de raket sallasaydı, Nadal mutlu sonu görebilir miydi? Aslında sorulacak o kadar çok soru var ki…
Benim bu yaklaşımımı komplo teorisi olarak değerlendirenler çıkacaktır. Doğaldır. Çünkü çoğu sporsever spor karşılaşmalarının sonuçlarının sahada belirlendiğini düşünür. Ben ise spor karşılaşmalarının sonuçlarının belirlenmesinde saha dışı faktörlerin de devrede olduğuna inananlardanım. Bu konuda pek çok örnek literatürde var. Seles’e yapılan saldırıyla başladım; yine Yugoslavlara yapılan bir başka saldırıyla son noktayı koyalım. Hatırlıyor musunuz 1992 Avrupa Futbol Şampiyonası’nı… Maçlar başlamadan 5 gün önce Yugoslavlar turnuvadan ihraç edilmiş, yerine plajdan toplanan oyuncularıyla Danimarka alınmıştı! Bu örnek aslında pek çok şeyi anlatıyor!(*)
(*) Daha fazla ayrıntı için Cem Çetin’in Sporun Jeopolitiği kitabı önerilir