Çocuğunuzun Geleceğini Karartmayın
Birkaç gün önce, Brezilya’da çekilmiş bir belgesel seyrettim. Brezilya gelir dağılımı adaletsizliği ile en fazla dikkat çeken ülkelerden birisi. Metropol şehirlerin yanı başındaki varoşlarda yaşanan sefil hayat, Afrika kabilelerinin yoksulluğunu aratmıyor.
Osman Duman
Kenar mahallelerde yaşayan çocukların ve gençlerin eğitim seviyesi oldukça düşük. Çoğu ailenin gelir seviyesi, çocukların okula gitmesine engel oluyor. Çocuklar en ağır işlerde, boğaz tokluğuna çalışmak zorundalar. Ama bu çocukların neredeyse hepsi, düzenli bir şekilde futbol oynuyor. Hem de sokak aralarındaki boş alanlarda, çim saha falan yok. Yoksul çocuklar futbolu, bu sefil hayattan çıkış yolu olarak görüyorlar. Birçok Brezilyalı futbolcunun hikayesi de varoşlarda başlıyor zaten. Bu yüzden futbol, fakir ailelerin çocuklarına umut olmuş.
Ülkemizde ise fakir veya zengin tüm çocuklar, kendini üniversite okumak zorunda hissediyor. Bu yönde aileler ve toplumun, çocuklar üzerinde inanılmaz bakısı var. Sporcu veya sanatkar olabilecek yetenekli çocuklar başarısız dahi olsa, ite kaka okula gönderiliyor. Böylece birçok çocuğun yeteneği köreltiliyor hatta geleceği karartılıyor. Ülkemizdeki üniversite sayısı yüzlerle ifade ediliyor. Her öğrencinin iyi kötü bir üniversite bitirme şansı var. Ancak her diploma iyi bir iş veya gelecek sağlamıyor. Yine de herkes bir üniversite diploması peşinde. İlkokul mezunu yetişkinler bile sosyal medya profillerinde eğitim durumlarını, üniversite mezunu olarak gösteriyorlar. Üniversite diploması konusunda toplum şartlanmış. Diploma çoğu zaman işe yaramasa bile diploması olmayanlar için bu konu bir yara.
Obezite eşiğinde lise öğrencileri
Bundan yedi yıl önce bir Fen Lisesi’nin mezuniyet töreninde bulunmuştum. Diploma almak için sahneye çıkan hemen her öğrenci belirgin bir şekilde kilo almıştı. Çocukların önceki durumunu bildiğim için fazla kiloları hemen dikkatimi çekmişti. Son sınıf öğrencileri iyi bir fakülte kazanmak adına bir yıl boyunca kendilerini okula, eve, yurda hapsetmişti. Hareketsizlikten, stresten ve sağlıksız beslenmeden dolayı obezitenin eşiğine gelmişlerdi. Bu gençlerin çoğu istediği bölümlere giremedi. Oysa içlerinde müziğe, spora ve sanata yatkın çocuklar vardı. Ancak tercihlerini üniversite okuma yönünde yapmışlardı ya da zorlanmışlardı.
Aileler çocuğum okusun memur olsun, ayda üç beş bin lira kazansın derdindeler. Genç işsizlik rakamları ve üniversite mezunu istihdam sayıları dikkate alındığında, çocuklara üniversite okutmanın çok mantıklı olmadığını görüyoruz. Sanat veya spora yönelmenin, çocuklarımıza daha iyi bir gelecek sağlayacağı kanaatindeyim. Sanat derken herhangi bir iş kolunda, kalfalık ve ustalık seviyesinden bahsediyorum. Ustalık belgesi almış sanatkârlar kolay kolay işsiz kalmıyorlar. Bağımsız olarak çalışırlarsa, hatırı sayılır miktarda para kazanıyorlar.
Çocuklar en geç ortaokul sıralarında iken yeteneklerine ve ilgi alanlarına göre ayrılmalı. Eğitimleri bu yönde planlanmalı. Bunu yalnız ben değil hemen herkes söylüyor. Ancak şimdiye kadar bu yönde atılmış tek bir adım bile yok. Çocuğunuzun herhangi bir yeteneği veya bir konu hakkında ilgisi, becerisi varsa çocuğunuzu siz yönlendirin. Çocuğunuzun yeteneğini köreltmeyin, ilgisi olan konuda eğitim almasını sağlayın.
Sağlık ve huzurla kalın.