Ölçülü Konuşmak

Temel askerliğini denizci olarak, bir denizaltıda yapmıştı. Askerlikten söz açılınca, herkes denizaltı hakkında Temel’e soru sorardı. Yine böyle bir sohbette Dursun, o ana kadar kimsenin sormadığı bir soru sordu. “Denizaltıdan torpil atılınca, içeri su girmiyor mu?” Herkes ne cevap verecek diye Temel’e bakıyordu. Aslında Temel de nasıl bir cevap vereceğini bilmiyordu. Çünkü bu konuda herhangi bir teknik bilgisi yoktu. Zaten bu yüzden onu mutfağa vermişlerdi. Kısa bir sessizlikten sonra, bu sefer Temel Dursun’a sordu. “Sen denize girdiğinde gaz çıkarıyor musun?” Dursun utana sıkıla “Oluyor bazen” dedi. Temel yine sordu “İçine su kaçıyor mu?” Dursun “Hiç olur mu öyle şey” diyebildi. Temel verdiği örnekle, soruyu hiç kimsenin kafasında soru işareti kalmayacak şekilde cevaplamıştı. “Tamam işte, sistem aynı sistem” dedi.
İletişimde önemli olan, karşıdaki muhataba veya gruba anlatmak istediğini açık bir şekilde anlatabilmek veya sorulan soruları doyurucu bir şekilde cevaplamaktır. Teknik bir konuyu teknik terimlerle veya tıbbi bir konuyu tıp literatürüyle meslektaşınız olmayan bir kişiye veya bir gruba anlatamazsınız. Anlatmaya kalksanız da kimse bir şey anlamaz. Mesela “Teknik, bilimin kristalize olmuş halidir.” diyerek konuyu kapatırsanız, dinleyenlerin çoğu hiçbir şey anlamaz. Ama “Teknik, bilimin araç-gereç ve makineye dönüşmüş halidir.” derseniz, konu herkes tarafından net bir şekilde anlaşılmış olur. Hastaya da durumu ve kullanacağı ilaçlar hakkında, hastanın anlayabileceği uygun bir şekilde bilgi verilmesi, tedavinin belki de en önemli aşamasıdır. Diğer türlü hasta kullandığı ilacın yan etkisinin, başka bir hastalık olduğunu düşünebilir. Bu sebeple, konudan haberi olmayan başka bir doktora muayene olabilir. Yeni ilaçlar ve yeni yan etkiler derken, hastanın tedavisi çıkmaza girebilir.
“Ben dersimi anlatır, çeker giderim. Anlayan anlar, anlamayan anlamaz.” mantığıyla ders anlatan öğretmenlere, hemen hepimiz okul yıllarında rastladık. Oysa görevi öğretmek olan bir insanın amacı, anlayana değil anlamayana anlatabilmektir. Yoksa anlayabilenler, konuyu kitaptan da öğrenebilirler. Fakat yaptığı sınavdan başarısız olan öğrenci sayısı gereğinden fazla olunca, sınavı iptal eden öğretmenlere de rastladık. Öğretmen konuyu gerektiği şekilde anlatamadığını, bu yüzden sınavda öğrencilerin geçer not alamadığını düşünüyordu. Öğrencilerin başarıldığının sebebini bir ölçüde kendi başarısızlığı olarak görüyordu. Sınav konularını farklı bir yöntemle tekrar ediyor ve yeniden sınav yapıyordu. Böylece sınıfın başarı ortalaması yükseliyordu.
Herkesin bir anlayış ölçüsü vardır. Eğitim esnasında askerlere 50 metre aralıkla düzen almalarını söylerseniz, askerler bu mesafeyi 5 metre olarak uygularlar. Fakat 50 tüfek boyu aralıkla düzen almalarını isterseniz, sorun büyük ölçüde halledilir. Çünkü askerin elindeki piyade tüfeğinin boyu, bir metreden iki santim fazladır. Ya da bir hastaya günde 5 gramdan fazla tuz tüketmemesini söylerseniz, hasta bu ölçüyü tutturamaz. Ama ölçüyü günlük bir çay kaşığı olarak belirleseniz, sorun kalmaz. Bir çay kaşığı tuz 5 gram kadardır. Şunu unutmayın bildiğiniz kadar değil, anlatabildiğiniz kadar değerli olursunuz.