G-TQCBD7NNX5
DOLAR 35,1981
EURO 36,7471
ALTIN 2.968,65
BIST 9.724,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 14°C
Hafif Yağmurlu
İstanbul
14°C
Hafif Yağmurlu
Cts 8°C
Paz 13°C
Pts 14°C
Sal 12°C

Umutların Tükenişi

Umutların Tükenişi
Fenerbahçe uzun bir aradan sonra Kadıköy’de dolu tribünler önünde favori gösterildiği maçta, sahaya çıktı.
Kadro geçen haftanın diziliş olarak aynısıydı.

Hüseyin Tokmak

Artık Lucescu’nun taktiğini, daha doğrusu oyunu bozma adına neler yaptığını biliyorduk ve öyle de oldu.
Tasarlanmış taktik fauller, yerli yersiz itirazlar ve hakemle oynamalar!
Geçen yazımda da belirtiğim gibi artık gelişen futbol dünyasında bu “çağ dışı” oyun kurgusu ile kusura bakmayın ama hiçbir başarı elde edemezsiniz. Etseniz bile bu sertliğe prim tanıyan bir hakem üçlüsü görmek gerekir.
Bu geceki hakem üçlüsü gibi…
Fenerbahçe maça çok iyi başladı. Sağdan soldan geliştirdiği ataklarla Dinamo Kiev defansına zor anlar yaşattılar.
Nitekim daha maçın 9. dakikasında J.King‘in vuruşunda top filelerle buluştu.
Pozisyonu devam ettiren maçın orta hakemi, ilginç bir şekilde golü iptal edip faul kararı verdi. Golü iptal etmesi gecenin ilginç notlarından en önemlisiydi.
Atakları sıklaştıran Fenerbahçe, 20. dakikada İrfan Can Kahveci’nin serbest vuruşunda top yan direkten döndü.
Kaçan pozisyonlar sonrası Lucescu’nun taktik faulleri devreye girdi. Tamamen rakibi sinirlendirmeye yönelik hamleler sonucunda, oyunun çok sık durması ile Fenerbahçe’nin de ritmini kaybetmesine neden oldu.
Dinamo Kiev’in de isteği buydu ve devre 0-0 bitti.
İkinci yarıya Fenerbahçeli futbolcular daha istekli başladılar.
Özellikle J.King’in ayağından gollük pozisyonlar da yakaladılar.
Dakikalar 54’ü gösterirken, her şey de iyi
giderken genç futbolcu İsmail 2. sarı kartı görüp oyun dışı kaldı.
Tecrübesizliğinin kurbanı oldu diyebiliriz.
Diğer kalan sürede 10 kişi kalmanın bedeli de bir o kadar ağır olur ve oldu da.
Sanki Lucescu’nun oyun anlayışında sinirlendirme ve sindirmeye yönelik oyun anlayışındaki şifre kırmızı kartla oyun dışı bıraktırmayı da kapsıyordu gibi geldi bana.
Ve nitekimde 3 dakika sonrasında, Ukrayna ekibi golü buldu.
57. dakikada Buyalskiy’nin ayağından öne geçti, 0-1.
Gol sonrasında bocalayan bir Fenerbahçe görüyorduk sahada.
Bu hiç iyi bir işaret değildi. Ani bir Fenerbahçe kontra atağında Valencia’nın ceza sahası içinde düşürülmesi ile penaltı kazanan Fenerbahçe’de, gecenin kötüleri arasında olan Valencia penaltı atışından da faydalanamadı.
İyice bozulan moraller sonrasında maçın sonlarına doğru Atilla’nın kafası ile golden sonra umutlanmıştık.
Ancak bir gerçek vardı. O da 54. dakikadan itibaren sahada 1 kişi eksik mücadele eden Fenerbahçe. Yorgunluk belirtileri çok net gözüküyordu.
Uzatmalara giden maçta 1 kişi fazla oynama avantajını iyi kullanan Dinamo Kiev sonlara doğru attığı golle turu kapıp ülkelerine güle oynaya döndüler.
Bakın, 10 kişi kalmak çok önemli
bir dezavantajdı. Bunu kabul edebilirim ancak yedek kulübenizi de en iyi şekilde kullanmalısınız.
Örneğin; Emre Mor’u oyuna alıp iyi oynadığı halde 5-10 dakika sonra çıkarırsanız, gerek A milli Takım’ımızın gerekse Fenerbahçe’nin golcü oyuncusu Serdar Dursun’a oyunun büyük bir bölümünde yer vermezseniz, takımda inanılmaz bir çıkış yakalayan, başarılı ve yaratıcı akıllı oyun ritmini her geçen hafta yukarılara taşıyan Arda Güler’i kenarda unutursanız kusura bakmayın farklı kazanmanız gereken maçta kendi sahanıza adeta hapsedilebilirsiniz.
Burada bu mağlubiyette faturayı Jesus’a çıkartırım. Fenerbahçe geçen sezonu istim üzerinde tamamlamıştı.
İsmail Kartal hazır bir takım bırakmıştı.
Şimdi ise oyun içinde sürekli taktik arayışına giren, adeta bir dama taşı gibi oyunla, kendi yarattığı saha içi kurgusuyla oynayan bir hoca gördüm. Açıkcası bu beni umutlandırmadı.
Maçı kazanırsın, kaybedersin.
Ona hep varım, olur tüm bunlar.
Ancak kusura bakmayın, kenarda Serdar Dursun’u, Crespo’yu ve Arda Güler’i unutursanız, sahada varlığı belli olmayan Valencia ve J.King maçın genelinde sahada tutarsanız, sahada yorgunluktan dermanı kalmayan Rossi’yi görmezden gelirseniz, gelecekle ilgili olan ıfkum, beni karamsarlığa götürür. Bu gece götürdüğü gibi…
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.