Geçtiğimiz sezonu 255 birincilikle tamamlayarak 2019’un en çok yarış kazanan jokeyi olan Gökhan Kocakaya, başarısının perde arkasındaki sırları, geride kalan yıldaki sevinçlerini, üzüntülerini, ekip çalışmasının önemini ve hedeflerini açıkladı.
TJK’nın Sesi Dergisi’nde yer alan soru-cevap şeklindeki röportaj şöyle;
SORU: 2019 yılında en çok birincilik alan jokeysiniz. Bunu bekliyor muydunuz?
CEVAP: Elbette bekliyordum. Sezon başında kafamdaki birincilik rakamı 250 ve üstüydü. Ama, “En fazla birincilik alan jokey ben olmalıyım” diye bir hedef ile bu başarıya odaklanmadım. Koşu kazanma sıralamasında birincilik, benim çok takıldığım bir konu değil. Gerçekten çok iyi bir sezon geçirdik. Ekip olarak belirli bir hedefimiz vardı. Sayı da belliydi. 2019, diğer senelere kıyasla tam anlamıyla zirve yaptığım bir yıl oldu. Daha önce 2009’da 237 birinciliğim vardı. Rekorumu bu sene geliştirdim. 12 ayı da Türkiye’ye ağırlık vererek tamamladık. Sezonun başında, kış yarışlarında işi sıkı tuttuk, yılın ortalarında da hedefe doğru emin adımlarla ilerledik. Öncelikle sağlıklı ve kazasız bir sezonun bitmesi bizler için en önemlisi. Her şeyin başı sağlık.
SORU: Sezona damga vuran isimlerin başında geliyorsunuz. Motivasyonunuzun sırrı neydi?
CEVAP: Özel bir faktör olmadı. Her zaman nasıl devam ettiysem yoluma o şekilde ilerledim. Ekip olarak daha fazla takım bilincinde hareket ettik. At sahibi dostlarımız ve ağabeylerimizle birlikte doğru, yerinde, sağlam tercihler yaparak geçmiş senelerde bize ders olan hataları en aza indirdim. Bu sene, geçen yıllara göre bazı jokeylerin başarı oranları da inanılmaz yükseldi. Sadece ben değil, bazı arkadaşlarımız birincilik sayılarıyla herkesi şaşırttı.
SORU: Bineceğiniz atları tercih ederken ekibiniz mi, siz mi son sözü söylüyorsunuz? Nasıl neticeleniyor o süreç?
CEVAP: En son kararı ben veririm. Evet bir ekibim var, onların da büyük katkısı oluyor tartışmasız. Çok inandıkları ancak tam manasıyla emin olamadığım bir safkanla ilgili beni ikna ederlerse, tercihim o tarafa doğru değişebiliyor. Ancak daha önce bindiğim ve tanıdığım atlarla alakalı bir tercih söz konusu olunca, son noktayı ben koyarım.
SORU: Başarınızda rolü olan ekipte kimler var?
CEVAP: Öncelikle bana en çok destek veren, en büyük fedakârlığı yapan ailem; eşim ve moral kaynağım çocuklarım. Sonrasında menajerim Hakan İçer. Her daim beraberiz. Ağabey, kardeş ilişkimiz var. TJK Asli Üyesi, at sahibi ve yetiştirici Selman Taşbek’in özellikle son 3 yılda bana verdiği destek bugünlere gelmemde, bu başarıya ulaşmamda çok büyük rol oynadı. Üzerimdeki etkisi çok büyüktür. Birçok değerli at sahibimiz de bu camia çatısı altında bana babalık ve ağabeylik yaptılar. Onların desteklerini, telkinlerini, önerilerini alarak hep daha iyiye doğru ilerledim. Bazen kızdığınız bir tepki ve uyarı bile size çok şeyler kazandırıyor. Alkışın yanında, övgünün yanında yeri geldiğinde haklı eleştiriler de sizi doğruya götürüyor. Bizler insanız… Hatamız da yanlışlarımız da olacak. Bunları da ekip başarısıyla, pozitife döndürüyoruz ve döndürmeye de devam edeceğiz. Ekibiniz ne kadar iyi olursa, sahadaki işleriniz de o kadar başarılı oluyor.
“ARAP ATLARINA BİNERKEN GÜCÜNÜZÜN ÜZERİNE ÇIKMALISINIZ”
SORU: Biniş stiliniz ile de gündemdesiniz. Nedir bunun hikayesi?
CEVAP: Bu işin içinde ata etki eden önemli unsurlar var. Bizde bunun üçü yaygın. Birincisi, atı iterek teşvik etmek. İkincisi uyarı ve teşvik amaçlı kamçı kullanımı ve üçüncüsü de jokeyin ağzından çıkardığı seslerle, konuşarak yönlendirme. Yurt dışında bazı jokeyler bunların yanı sıra yarış içerisinde ata topuklarını sürtüyor ve eyerin üzerinde oturup, kalkıyorlar. Ben geçmişimde, saydığım ilk üç faktörle at biniyordum. Kendimi geliştirmiştim ancak bir seviyeden sonra performansımın belirli bir noktada kaldığını hissettim. Özellikle Arap atlarına binerken, gücünüzün üzerinde bir performans sergilemeniz gerekiyor. Bazen yarış içerisinde ne yaparsanız yapın, o at size gitmek istemediğini vücut diliyle beyan ediyor. Bu durum İngiliz atlarında da oluyor ancak çok nadir. Yurt dışındaki bazı jokeylerin uygulamakta olduğu oturma, kalkma tekniğiyle ata bindiğiniz zaman, altınızdaki canlının zaman zaman daha da hızlandığını hissediyorsunuz. Bu stili diğer ülkelerdeki bazı jokeyler zaten kullanıyorlar, ben de o tekniği son dönemde kendime adapte ederek başarılı oldum. Türkiye’de bu yöntemi ilk kez denediğimde huyları gereği rakiplerinden ayrılmayan bazı atların, bu kez sıyrılarak farkı yarım boy, 1.5 boy açtığını gördüm. Bunu bir Maiden Yarış’ta da Grup 1 Yarışta da denedim, istediğimi aldım. Ne yaparsanız yapın belli bir anda, o anki pozisyonda hızlanmayan bazı atların uyguladığım biniş stiliyle, rahatça rakiplerini ayırarak birinciliğe ulaşması sonrası farkı anladım. Belki at üzerindeki görüntüm kötü ama yaptığım bana göre kesinlikle doğru. Ben bir stil yaratmadım. Dünyanın en iyi bazı jokeylerinin bunu yaptığını görüp ben de burada denedim ve uyguladım. Bu stili uygulamada şu an yüzde 50’lerdeyim. Zaman içinde çok daha iyi bir şekilde bu stille at bineceğim.
SORU: At sahiplerinin bu stile bakış açısı nasıl oldu?
CEVAP: İlk dönemlerde çok sancılı süreçler yaşadım. Normalde gelen teklifler inanılmaz azaldı, iyi atlar bana gelmemeye başladı ancak ben yaptığımın kendime göre doğru olduğuna inandım. Bu stili zaten her atta denemiyorum. Atın beline vurduğum eleştirileri yapıldı. Ben eyerin üzerinde yalnızca atı daha iyi teşvik etmek için oturup, kalkarak hareket ediyorum. Fiziken atın beline zaten yetişemem. Tüm yarışları izleyin, bu stilde at binen jokeylerin safkanın beline vurduğunu, oturduğunu göremezsiniz. Bu stilde amaç; ata hükmetmek, yanındaki rakiplerden onu alıp, ayırıp, önündeki yola tamamen kendisini vermesini sağlamak.
“KISRAKLAR BENİ BU KEZ FENA YANILTTI”
SORU: Zirvede tamamladığınız sezonda sizi en çok sevindiren ve üzen yarışlar hangileriydi?
CEVAP: Bu yıl en sevindiğim yarış Cumhurbaşkanlığı Koşusu oldu. Ankara’ya gidiyoruz. Ahmet Çelik ile aynı uçaktayız. İnene kadar yarışı kimin kazanacağına dair sohbet ettik. Ahmet; “Bu yarışı ben kazanacağım” dedi. “Bugüne kadar kaç kez kazandın?” diye sordum. “Hiç kazanmadım ki” diye cevap verdi. Ben de; “Hiç kazanmamışsın, yine kazanamayacaksın. Ben üçüncü kez kazanacağım” dedim. O yarışı, mükemmel koşan Long Runner ile kazanarak eve döndüm. Sezon içinde ise aldığım ceza sonrası Tarım ve Orman Bakanlığı Koşusu’nda Altıncı His’e binememek beni çok ama çok üzdü.
SORU: Bu sene “Keşke ben binseydim” dediğiniz bir at oldu mu?
CEVAP: Hiç olmaz mı? (gülüyor). Kısrak Koşusu’nun ardından indiğim Hürat. Murat Dıragumandan ile oturduk, “Gazi Koşusu’nda da atıma sen bin” dedi. Ancak ben dişi safkanların bu büyük koşuyu kazanma oranlarının çok düşük olmasından dolayı tercihimi uzunda iyi koşacağına inandığım erkek safkan “Akgün”den yana kullandım. Ve geçen sezon Gazi bitti, kısrak The Last Romance birinci, bir diğer kısrak Hürat üçüncü oldu. Bu hatalı kararımdan dolayı pişman oldum ama iş işten geçti.
SORU: Hipodrom dışında Gökhan Kocakaya ne yapar?
CEVAP: Yarışlar bitiyor, birkaç saat bir yerde oturup günün değerlendirmesini yapıyoruz. Atları ve yarışları düşünmediğimiz saat yok gibi. Aslında jokeylerin pek sosyal hayatı da yok. İstanbul, Bursa, Ankara, Kocaeli, kışın ağırlıklı Adana, İzmir… Bazı arkadaşlarımız Urfa, Elazığ ve Diyarbakır arasında gidip, geliyorlar. Ben de oralarda at bindim, başarılı oldum. Özetle, vakit bulmakta zorlanıyoruz. Bulunca da her fırsatı değerlendirmeye çalışıyoruz.
“BÜYÜK İHTİMALLE FRANSA VE DUBAİ’YE GİDECEĞİM”
SORU: Yeni yılda yurt dışında yeniden at binecek misiniz?
CEVAP: Evet. Büyük ihtimalle, bir aksilik olmazsa önümüzdeki aylarda Fransa’da ter dökeceğim. Şimdilik bir yarış günü için düşünüyorum. Sonrasında karnaval yarışları kapsamında Dubai’de yarışlara katılmayı planlıyoruz.
SORU: Sosyal medya ile aranız nasıl?
CEVAP: Dünya yarışçılığını oradan takip ediyorum. Dünyada atçılık anlamındaki gelişmeleri, teknolojiyi, yenilikleri, aygırları, atları oradan izliyorum. Yarışseverlerin bana o kulvardan yaptıkları olumlu görüşler, övgüler kadar eleştiriler de oluyor. Kimisi çok yapıcı, kimisi haklı tenkitlerde bulunuyor. Ama bir kesim var ki, bu işi amacı dışında yapıyorlar. Kulübü, bu camiayı ve bu çatı altındaki herkesi kötüleme derdindeler. Ben bunu ahlaki görmüyorum. Bu tip insanlarla diyaloğa girmeyi doğru bulmuyorum. Yarışseverlere şunu söyleyebilirim; ben de insanım! Benim, jokey ağabeylerimin, arkadaşlarımın, kardeşlerimin hataları ve yanlışları olacaktır.
SORU: Hangi takımı tutuyorsunuz?
CEVAP: Beşiktaş… Ancak fanatiklik boyutum yok. Maçları çok iyi takip ettiğim de söylenemez. Ama, Şampiyonlar Ligi maçlarını kaçırmamaya özen gösteriyorum. Juventus, Barcelona, Real Madrid. Bu tip takımların maçlarını seyrederken büyük keyif alıyorum. Milli Takımımız da son dönemde harika işlere imza attı. Onlarla gurur duyuyoruz.
“ENYALİOS İLE KAYBETTİĞİM GAZİ’NİN ÜZÜNTÜSÜNÜ UNUTAMAM”
Öte yandan 2014 yılındaki Gazi Koşusu’nu asla unutamadığını ifade eden Gökhan Kocakaya, “Enyalios’a biniyorum. Son düzlüğe o kadar rahat çıktım ki önümde de bir boşluk oluştu. ‘Hadi’ dediğim an safkan atak yapmadı, tekrar denedim yine karşılık alamadım. 200’lerin orada bana yanıt verdi. Çok iyi geldik ama yarış bitti. Blaze To Win kazanırken biz Suzi Gold’un ardından üçüncü olduk. Kaybedeceğim aklımın ucundan geçmiyordu ama yol sıkıntısı yaşamadan, her şey çok iyi gitmişken de kaybedebiliyorsunuz bu tarz koşuları. O günün üzüntüsünü hala yaşıyorum” dedi.
“MİRAMİS’İN BENDEKİ YERİ ÇOK AYRI”
Kariyerinde kendisi için şu ana kadar en önemli atın Miramis olduğunu vurgulayan Gökhan Kocakaya, “2008’de apranti olarak ilk kez Gazi Koşusu’nda at bindim. O günkü heyecanımı anlatamam. Bir yıl sonra jokey olarak çok iyi bir dönem yaşıyordum ve ‘Doğru atı bulursam Gazi Koşusu’nu kazanırım’ diyordum. Miramis ile o zamanlar yollarımız kesişti. Taylığından beri huyunu, suyunu çok iyi biliyordum. Bütünleşmiştik. Gazi şampiyonu olacak her özelliğe sahipti. İkimiz birbirimizi çok iyi çözdük. Müthiş soğukkanlı bir safkandı. Ne stres, ne panik. Bunların ikisini de onda asla göremezsiniz. 2009 Gazi Koşusu’nu çok kolay kazandık. Miramis’in bendeki yeri çok ama çok ayrıdır” şeklinde konuştu.
“İYİ DEĞİL, EN İYİ OLMAK ZORUNDASIN”
2019 yılında belli bir süre cezaları nedeniyle at binemediğini söyleyen Gökhan Kocakaya, “255 birincilik çok daha fazla olabilirdi. Ben kariyerimde her zaman zirvedeki ilk 3 ya da dönem dönem ilk 5 jokey arasındaydım. Bu başarıyı bekliyordum. Her sene tecrübe olarak üstüne koyuyorsunuz. Performansınız da tecrübenizle orantılı artıyor. Stilinizi yeniliyor, daha farklı rakiplerinizi gözlemliyor, altınızdaki atı çok daha başka faktörlerle anlıyorsunuz. Yarış kazanmaktan çok iyi jokey olmak önemli. Her zaman da iyi değil, en iyi olmak zorundasın bu sahada” diye konuştu.
Sezonu zirvede tamamlayan Gökhan Kocakaya, TJK Asli Üyeleri’nden at sahibi ve yetiştirici Selman Taşbek ile çalışmasının başarısında önemli rol oynadığını söyledi. Gökhan Kocakaya, geçmiş yarışlarını zaman zaman seyrettiğini vurgulayarak, “Bugün aynı yarışları tekrar o safkanlarla koşsak, asla kaybetmem. Çünkü hatalarımı çok net görüyorum. Jokeyin en büyük kazancı, tecrübesinin artması” ifadesini kullanırken, “Bundan sonra ya birinci olurum, ya birinci olurum. Zirveyi kolay kolay bırakmam. Veliefendi Hipodromu’nun her zaman beni çok etkiliyor ve motive ediyor. Yediğime, içtiğime, uyku saatlerime çok dikkat ediyorum. Bu da başarımda büyük bir faktör oluyor” diyerek sözlerini tamamladı.